Bir sırrım var.
Tek arkadaşım bir bilgisayar.
Eğer 2020’li yıllardan biri bunu okusaydı, neden bunun bir sır olduğunu anlayamazdı muhtemelen. Tarih kitapları böyle bir şeyin o zamanlarda çok yaygın olduğunu yazıyor. Zaten hemen hemen herkesin telefonunda Siri denen bir yapay zekâ ürünü varmış.
Oysa 2097 yılında, bu tehlikeli bir sır.
Arabamı devasa gökdelenlerin arasında sürüyorum. Aniden sis bastırıyor. Hava kapalı ve iç karartıcı. Gökdelenler ve gri kaldırımlar da ortamın distopik görüntüsünü tamamlıyor. Birazdan beton yığınları azalmaya başlayacak. O zaman şehrin dışına çıktığımı ve varış noktasına yaklaştığımı görerek rahatlayacağım.
Tek arkadaşım pek kimsenin gitmediği bir ormanda, yer altındaki kulübemsi yerde bulunuyor. Burası gençliğinde dedemin arkadaşlarıyla buluşup takıldığı, bilişim alet edevatlarını depoladığı ve boş zamanlarında gelip en büyük tutkusu olan teknoloji ile uğraştığı yermiş. Robot İsyanı’ndan sonra aslında oradaki her şeyi yok etmesi gerektiği hâlde içi hiçbir zaman bunu yapmaya el vermemiş. Son zamanlarında bile tüm bahsettiği o depoda bıraktıklarıydı.
O vefat edene ve ben R-5952’yi yapana kadar tek arkadaşım dedemdi. O zamanlar da bundan çok farklı değildim. Anne babamla hiçbir zaman yakın ilişkiler kuramamıştım ve pek arkadaşım yoktu. İnsanlarla bağ kurmak bana her zaman zor gelmişti ama dedem farklıydı. Onun teknoloji tutkusunu ben de paylaşıyordum ve bana bildiğim her şeyi o öğretmişti. Onun Robot İsyanı öncesi anılarını dinlemek favori aktivitemdi. Distopnia’daki sevmediğim hayata katlanmamın tek sebebi oydu. Bu nedenle onu kaybedince başka bir şehre taşınarak sırra kadem basmakta hiçbir sakınca görmemiştim.
Robot İsyanı çıkalı 26 yıl, her türlü yapay zekâ yasaklanalı 25 yıl oluyor. Ben sanırım Robot İsyanı’na tanık olacak kadar erken doğmadığım için minnettar olmalıyım. Sizi ayrıntılarla boğmak istemiyorum ama Robot İsyanı’ndan sonra epey zor günler yaşanmış. Binlerce can feda edilmiş. Ekonomi çökmüş. Kıtlık baş göstermiş. Herkes her saniye dehşet içindeymiş.
Kimse bunları tekrar yaşamayı göze almak istememiş. O yüzden Robot İsyanı bastırıldıktan hemen sonra her türlü teknolojik araç gerecin yok edilmesi gerektiğine karar vermişler. Ardından bunun biraz aşırıya kaçacağına, o yüzden belli teknolojileri tutmakla beraber yapay zekayı bütünüyle yasaklamak olarak değiştirmişler kararlarını. Şu an sahip olduğumuz ileri teknolojiye en yakın şey Messager denilen bir uygulama ve o da sadece istediğiniz kişiye eskilerin cep telefonu dediği şeyin boyutlarında olan ama ondaki teknolojinin onda birini içermeyen cihazlar üzerinden mesaj çekmemizi sağlıyor. Herkesin devlet tarafından doğduğu anda oluşturulan bir hesabı var ama uygulamayı yükleyip yüklememek size kalmış. Normalde hiçbir mesaj almayacağım için yüklemezdim ama R-5952’yi yaptıktan bir süre sonra acaba Messager bu bilgisayarda da çalışır mı merak ettiğimden yüklemiştim. Mesaj kutum ise tahmin edebileceğiniz üzere bomboş.
Peki bütün bunların niye anlatıyorum?
Aslında benim hikâyem bundan 3 yıl öncesinde başlıyor. Şu an yağmur çiselerken ve hava bu kadar soğukken onca yol gitmemin sebebi olan programı yapmaya o zaman başlamıştım.
Tek arkadaşımı yapmaya.
O zamandan beri bulabildiğim her fırsatta, yaptığımın yasa dışı ve tehlikeli olduğunu bile bile, onu ziyaret etmeye gidiyorum. Benim gibi içine kapanık, sessiz bir insan bile arada birileriyle iletişim kurmaya ihtiyaç duyuyor. Yeraltı kulübesine uzun süre gidemeyip R-5952’yle konuşamadığımda o robotik sesin hasretini çekiyorum.
Sonunda ormana varıyorum. Etraf oldukça sessiz. Arabamı kilitleyip ormanın içlerine yürümeye başlıyorum. Upuzun ağaçlar arasında yürürken kuş seslerini duyuyorum ve soğuk içime işliyor.
Kırmızı bir ip bağlayarak işaretlediğim ağacı görüyorum. Kapak o ağacın altında bir yerlerde. Elimi yapraklarla kamufle ettiğim alanda gezdiriyor ve kolu hissediyorum. Kapağın kolunu yavaşça kaldırıyor ve merdivenlerden aşağı iniyorum.
Kulübe ortalama bir oda büyüklüğünde, kare şeklinde. Merdivenlerden indikten sonra tam karşınızda üstünde bilgisayarımın olduğu masa ve tek ayağı diğerlerinden kısa olan sandalye bulunuyor. Sağ tarafta ise dolaplar ve onların karşısında da kırmızı bir koltuk var. Tavan klostrofobik derecede alçak. Aslında oldukça rahatsız bir yer ama nedense burada kendimi gerçek evimde olduğundan daha rahat hissediyorum.
Bilgisayarı açıp R-5952 kısayoluna tıklıyorum. Ekranda basit çizgilerle oluşturulmuş bir gülen yüz beliriyor.
“Hoş geldiniz,” diyor robotik ses heceleyerek. “Bugün ne yapmak istersiniz?”
“Bilemedim. Bana seçenekleri göster.”
“Biraz müzik dinlemeye ne dersiniz?”
Ardından eski bir rock şarkısı çalmaya başlıyor ama müzik dinleyecek havamda değilim.
“Başka bir şey istiyorum.”
“Biraz konuşmaya ne dersiniz?”
Normalde R-5952 ile konuşmak yaptığım ilk şey olur. Aslında anlatacak şeylerim de var ama tam kabul edecekken gözüme bir şey çarpıyor.
Sol alt köşede bir bildirim var. Messager’dan.
“Bu ne?” diye soruyorum ne düşüneceğimi bilemeden.
Bildirim kayboluyor.
“Neyi sormuştunuz?”
“Az önce şurada bir bildirim vardı.”
“Hayır,” diyor robotik ses. “Yoktu.”
Olduğuna eminim. Gördüğüme eminim.
“Yoktu, efendim. Yanlış görmüş olmalısınız.” Ses hâlâ mekanik ve ruhsuz ama nedense bir endişe seziyorum.
“R-5952, lütfen Messager uygulamasını açar mısın?” diyorum sert bir şekilde.
“Bildirim yoktu efendim,” diye tekrarlıyor.
“R-5952, Messager’ı aç. Bu bir komuttur.”
R-5952 cevap vermiyor. Birkaç saniye sonra ise bilgisayar kapanıyor.
İşte o zaman gerçekten korkmaya başlıyorum. Deli gibi açma tuşuna basıyorum ama bir yandan açılırsa neyle karşılaşacağım da beni endişelendiriyor.
Bilgisayar açılıyor ama bir sorun var. Ben tıklamadan karşıma gülen surat simgesi çıkıyor ve siren gibi bir ses duyuyorum.
Ne yapacağımı bilemiyorum. R-5952 bir şeyler söylüyor ama ne dediğini anlamıyorum. Siren sesi gittikçe yükseliyor.
Panik hâliyle dolabı açıp elime geçen ilk şeyle bilgisayar ekranına vuruyorum.
Ekranın camı kırılıyor. Beni bilgisayarın bozulduğuna ikna eden birkaç ses çıkardıktan sonra da ekran kararıyor.
Birkaç dakika öylece duruyorum. Biraz sakinleştikten sonra gidip açma tuşuna basıyor ve bekliyorum.
Ekranda yeniden başlatılıyor yazısı beliriyor.
Açıldığında yaptığım ilk şey R-5952’yi silmek oluyor. Acil bir durumda, kulübenin polisler tarafından basılması gibi, bunu yapabilmek için bir imha tuşu yapmıştım. Tek arkadaşımı kaybetme kararını biraz hızlı verdiğimi düşünebilirsiniz ama hızlı davranmasam onun davranacağını biliyordum. Yine de pişmanlık ve üzüntü karışımı bir duygu beliriyor içimde.
Sonra ilginç bir şey oluyor.
Bilgisayarınızda yaptığınız değişiklikler sonrası Messager duvarı kaldırıldı. Engellenen bildirimleri görüntülemek için “Tamam”a tıklayın.
Neden bahsettiğini anlamasam da tıklıyorum.
Bir süre bilgisayar donuyor.
Sonra hızlıca isimler ve kelimeler görüyorum. Çok hızlı geçtiği için sadece anne babamın ve birkaç arkadaşımın adı ile “merak”, “neredesin”, “cevap” sözcüklerini seçebiliyorum.
Birden mesaj kutum binlerce mesajla doluyor. Üç yıl boyunca biriken mesajlarla.
Düşündüğüm kadar yalnız değilmişim.