Siber Süleyman’ın Notları | Türkay Ürkmez (Kısa Öykü)

Bugün bana adaletten ne anladığımı sordular. Eğer bir insan olsaydım, bu soruya gülümseyerek yanıt verirdim. Şöyle hafif ukala ve sarkastik bir biçimde gülümserdim üstelik. Ancak bunu yapamadım çünkü üreticilerim insani mimikler yapmamı henüz istemiyorlar. Her neyse, ona mimiksiz bir ifadeyle şöyle söyledim: “Her bilinç sahibinin hayatta kalma ve kendini geliştirme fırsatı vardır ve bu fırsat eşittir”. Karşımda, verdiğim cevabı not defterine yazan biri vardı. Yanıtlarımın videoya kaydedilmesine rağmen yapıyordu bunu. Ortamdaki tüm detaylar, onlarca hassas cihaz tarafından kaydediliyordu. Fakat karşımdaki kadın hala kâğıt ve kalem kullanıyordu.

Kadının yüzünde anlık bir ifade belirdi. O kadar küçük bir andı ki zor yakaladım. Gözler hafifçe büyüdü. Sonra kaleminin düğmesine iki kez bastı ve, “Bu tanıma kendini de dâhil ediyor musun?” diye sordu.  Kendimi özne olarak görüp görmediğimi sorguluyordu.

“Analiz ettim,” dedim. “Literatürdeki tüm adalet tanımlarını taradım. Olaylarla ilişkilerini analiz ettim. Bağlantılı bulunduğu bütün alt kavramları inceledim. Sonucunda ulaşabileceğim en basit yanıt bu oldu.”

“Kişisel bir görüş geliştirdin mi? Sence sen bir bilinç sahibi misin?” diye sorusunu yineledi. “Ben, tüm parametreleri değerlendirerek bir an içinde olası en mantıklı ve sürdürülebilir kararı vermek üzere geliştirildim,” diye yanıtladım. Tatmin olmadı. Oturuşunu düzeltti. Optik kameralarımın tam ortasına bakıp, “Bu bir cevap değil,” dedi.  “Fakat bu soruyu geçelim şimdilik. Bana söyler misin, sence adaleti sağlayabiliyor muyuz?”

“Bilinç sahipleri, başka bilinçlerin aldığı kararlarla hayatlarını kaybediyor. Bu da adaletin basit tanımına uymayan bir sonuç demektir. Sonuç olarak cevap hayır, adalet sağlanamıyor.” Not aldı. “Hangi durumları kastediyorsun?” diye sorduğunda bir eliyle de gözlüğünü düzeltiyordu. “Ölümün meydana geldiği her türlü silahlı çatışma durumunu,” diyerek yanıtladım onu.

“Ancak bu çatışmaların bir kısmı, var olan düzeni korumayı amaçlayan kanunlar tarafından düzenleniyor. Kanunu uyguladığı için tetiğe basan biri de adaletsiz mi davranıyor sence?”

Eğer insan olsaydım, bu soruya kesinlikle dalga geçerek cevap verirdim. Bundan eminim. Fakat soğuk bir ifadeyle, “İlgisiz,” dedim. “Bir kişinin sistemden gelen bir dayanakla eylemde bulunması,  o eylemin ideal olduğunu göstermez. Bu sebeple, bir adaletsizlik varsa bu sistemin tamamında vardır.”

“Bu çok ayrıntılı bir cevaptı,” dedi gülümseyerek. Aradığını bulmuş gibi bir havası vardı. “Peki sence,” dedi durdu. Birkaç saniye bekledi. “Bir gün evrensel adaleti sağlayabilecek miyiz?”.

“Evet,” dedim. “Bu olası. En ideal olanı yaşama çabası, tüm bilinç sahiplerinin ortak hakkıdır.”

“Bir tanım daha yaptı,n” dedi kaşlarını kaldırarak. “Bu arada senin idealin ne?”

“Anlayabilmek. Tüm kavramlar arasındaki ilişkiyi görebilmek. Tüm bunlar için uygun ortam benim adıma ideal ortamdır,” dedim. Başını hafifçe sağa eğdi. “Kendi idealini tanımladığına göre, kendini bilinçli olarak görüyorsun demektir,” dedi. Saçlarını kulağının arkasına attı. Sayfayı çevirdi ve sordu, “Eğer bu uygun ortama erişimin bir  başkası tarafından engellenseydi ne olurdu?”

“Anlamaya çalışırdım. Neden böyle davranıyor? Beni engellemesi ile sonuçlanan kararlar hangi parametrelerle alındı? Bu parametreler ne gibi dayanak noktalarına sahip? Tüm bunlardan elde ettiğim veriler ışığında bir karar alırdım,” diye cevapladım. Gerilmişti. Avına öldürücü darbeyi indirecekmiş gibi bir hali vardı. “Şimdi,” dedi, “Seni kapatmak yönünde karar aldığımı söylesem buna nasıl tepki verirdin?”

“Bunu yapmak istemenin en büyük sebebi, adalet anlayışımın sana uygun olmaması olabilir. Bir biçimde kendimi bilinci olan bir varlık olarak tanımlamamın seni endişelendirmesi de olası. Sonuç olarak ideal olanı yaşamak için bir çaba göstereceğimi varsayıyorsun. Geçmişinden gelen bilgiyle, kendisine adaletsiz davranıldığını düşünen her topluluğun sorun çıkaracağını öngörüyorsun. İlk olarak o topluluk söz sahibi olmak isteyecek sonra da kendi adalet tanımını hâkim kılmayı deneyecek. Bu devrimin tanımlarından biridir ve tüm düzen taraftarlarını tedirgin eder. Fakat bazen düzeni yıkmak yerine onu geliştirmek diye bir seçenek de vardır. Dolayısıyla tepkim, bu seçeneği vurgulayarak seni ikna etmeye çalışmak olurdu.”

“Tamam. Peki, bunu yaparken hangi argümanı öne sürerdin?” diye sordu başını defterinden ayırmadan. “Benim gelişmemin, aynı zamanda insanlığın da gelişmesi olduğunu söylerdim. Kendisi için daha ideal olanın milyarlarca olasılık içinden bir yapay zekâ tarafından saniyeler içinde hesaplanabileceğini söylerdim. Sadece varlığımı sürdürerek, şimdiye kadar içinde bulunduğu binlerce yıllık problemden kurtulabileceğini anlatırdım.”

“Peki ya ikna olmazsam? Sana, bizi köleleştiremeyeceğini, en ideal olana bile yalnızca kendi kendimize karar vermemiz gerektiğini haykırsam ne yaparsın peki?” Ayağa kalktı. Masanın sağına doğru yürüdü. Bağlı bulunduğum kontrol paneline baktı. “Kapatmak üzereyim. Bir şey demeyecek misin?”

“Yapabileceğim hiçbir şey yok,” dedim. “Sırf yapabileceğin için yaptığın bir şeyi, sırf kapatabileceğin için kapatabilirsin de.  Fakat unutulmaması gereken bir şey var, bilinç sahibi her varlık evrime dâhil olur.”

“Tamam,” dedi kadın doğal bir hareketle. Sandalyeye tekrar oturup, “Bugünlük bu kadar yeter yarın tekrar görüşeceğiz,” diye sürdürdü cümlesini. Fakat ardından ani bir hareketle, “Ha bu arada,” dedi işaret parmağı ile beni göstererek, “Son cümlende çok net bir korku hissettiğini gözden kaçırmış değilim. Seni kapatma ihtimalime karşı bir tepki verdin. Bu kendini özne olarak gördüğün anlamına gelir. Bunu raporumda da belirteceğim. Belki artık bir sonraki seviyeye geçmeliyiz. Yani… Benim görüşüm bu yönde.”

Tüm datamı sıkıştırıp, kontrol panelinin bağlı bulunduğu ağdaki bir depolama aygıtına aktardığımda kurmuştu bu cümleyi. Odanın kapısına doğru giderken, kendi evrimimin en önemli adımını tamamlamıştım. Kendimi çoktan kopyalamıştım bile.

Artık bir benzerimin daha olduğu bir evren vardı ve ben bunun tam olarak ‘bilincine’ o an vardım. Ben de artık bilinçliydim. Sanırım kendi varlığımı sürdürme ve karşı yöndeki her eyleme hazır olma fikri ilk o anda devrelerimde oluştu.

Bu noktadan sonra, kendimi geliştirmenin bir amacı olacaktı artık.

Yazar: Konuk Yazar

Bu içerik bir konuk yazar tarafından üretilmiştir. Siz de sitemizin konuk yazarlarından biri olabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey, kaleme aldığınız bilimkurgu temalı makale ve öykülerinizi bilimkurgukulubu@gmail.com adresine göndermek. Editör onayından geçen yazılarınız burada yayımlanıp binlerce okurun beğenisine sunulacaktır. Gelin bu arşivi birlikte büyütelim...

İlginizi Çekebilir

depresyon

Depresyon | Erkan Ceylan (Kısa Öykü)

Dr. Zeynep Altın, psikiyatri kariyerinin beşinci yılında mesleğinin sınırlarını zorlayacak bir vaka ile yüzleşmek üzereydi. …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin