olumsuz baskan rodrigo

Ölümsüz Başkan Rodrigo | Murat K. Beşiroğlu (Kısa Öykü)

“Size fazla umut vermek istemiyorum,” dedi avukat Martin Lemke.

“Neden böyle söylüyorsunuz?” diye sordum.

“Başkan güçlendikçe hukuk zayıflıyor,” diye cevap verdi.

“Oğlumu üç yıldır sebepsiz yere hapishanede tutuyorlar”

“Hapishaneler tıklım tıklım dolu. Sürekli yenileri yapılıyor. Ve çoğunluk oğlunuz gibi düşünce suçluları. Başkanın bir gün fazla ileri gittiğini fark etmesini umuyorum.”

“Başkan bu anlamsız politikayı daha ne kadar sürdürebilir sizce?”

“Tahmin etmek zor, ben işin hukuki boyutuna odaklanıyorum. İstanbul’dan kalkıp Münih’e kadar geldiniz. Derdinize çare bulmaya çalışacağım, ancak son iki yılda hiçbir muhalifin serbest bırakılmadığını söylemeliyim.”

Benimle konuşurken gözlüğünde sürekli yeni görüntüler beliriyordu. “Hayal gücü amplifikatörünüzden memnun musunuz?” diye sordum.

Yüksek arkalıklı koltuğunda gövdesini dikleştirerek, “Benim yaşımdaki bir adam yenilikleri takip etmeli. Çok faydasını gördüğünü söyleyebilirim,” dedi.

“Ben de kullandım, ilginç bir biçimde işe yarıyor. Benim gibi binlerce nöroloji uzmanı varken bu buluşu bir üniversite öğrencisinin yapması ilginç olmuş. Çocuk sevdiği resimlerin her an gözünün önünde bulunmasını istemiş.”

“Hayatta şansın önemli olduğuna inanırım. Çok sayıda piyango bileti almak şartıyla tabii,” dedi avukat Martin Lemke, hukuki konuların dışına çıkılmış olmasından hoşnut görünüyordu.

Martin Lemke gençlik terapisi yaptırmamıştı. Onunki gibi bir kariyere sahip iş insanı için alışılmadık bir durumdu bu. Başkan Rodrigo’nun başlattığı bir seferberlik sayesinde 50 yaşın üzerindeki milyonlarca insan gençlik terapisi tedavilerinden yararlanmış ve dünya halklarına ücretsiz olarak sağlanan bu olanak Başkan Rodrigo’nun popülaritesinin artmasında önemli rol oynamıştı.

Gençlik terapisi meselesini avukata sormak uygun düşmeyecekti. “Oğlumun günlerini dört duvar arasında geçirmesine artık tahammül edemiyorum Bay Lemke. Sizden ricam Rüzgâr’ın serbest kalması için ne gerekiyorsa yapmanız,” dedim.

İstanbul’a döndüğümde ilk işim ücretsiz izne ayrılmak oldu. Hukuki yollarla ilerleme kaydetmenin imkânsız olduğuna kanaat getirmiştim. Babalar oğulları için ne gerekirse yapmalıydılar. Öncelikle oturup Başkan Rodrigo’ya oğlumun haksız yere hapishanede tutulması nedeniyle hissettiklerimi anlatan bir mektup yazdım. Çocukları benimki gibi hapishanede tutulan anne-babaların üye olduğu forumları inceledim. 30 yılı aşkın süredir devam eden Başkan Rodrigo yönetimi muhalifleri umutsuzluğa sürüklemişti. Başkanın yönetim anlayışını eleştirdikleri için 20 yıldır hapishanede tutulan insanlar vardı.

Gençlik terapisinin bulunuşunun hemen ardından yapılan tartışmaları hatırladım. Gücü ele geçirenler, yaşlanmak gibi bir sorunları olmadığında sonsuza kadar hükmetmek isteyeceklerdi. Yaşlılık ve ölüm düşüncesinin zincirlerinden kurtulan egoların kontrol edilmesi çok daha güç olacaktı. Yıllar geçtikçe sürekli öğrenen, öğrendikçe iktidarını pekiştiren eski kuşaklar gençlerin gelişimini engelleyecekti. Bunlar gibi pek çok tartışma yapılmıştı ama ben akademik çalışmalarıma yoğunlaşmayı tercih etmiştim. Beynin sırlarını çözmeye uğraşıyorduk ve beynin sırları biz kovaladıkça kaçıyordu. Kırk yılı aşkın nöroloji kariyerimin ardından oğlumun durumu nedeniyle siyasetin bulanık sularına dalmak zorunda kalıyordum. Ve işin kötüsü neyi nasıl yapmam gerektiğini tam olarak bilmiyordum.

Başkan Rodrigo mektubuma hiç yanıt vermese daha iyi olurdu. Verilen yanıt öylesine yukarıdan bakan bir tonda yazılmıştı ki onu bir savaş ilanı bildirisi olarak kabul ettim. Mektubumun başkanın bizzat kendisine ulaşıp ulaşmadığı bilmiyordum, ulaşmamış olması kuvvetle muhtemeldi, yanıtı da elbette başkan adına yetki kullanan birileri yazmıştı. Benliğimi korkunç bir öfke dalgası kapladı. Bedeli ne olursa olsun Başkan Rodrigo’yu iktidardan indirmek için her şeyi yapmaya karar verdim.

Hayatı bilimsel buluş kovalamakla geçmiş bir insan olarak Başkan Rodrigo karşısında daha önce denenmemiş yeni bir yöntem kullanmak gerektiğini biliyordum.

İlk iş olarak hiper tünele binip Londra’ya gittim. Oradan uçakla İrlanda’ya geçtim. İrlanda’da bulunan kaçak bir klinikte beynime gri madde miktarını artıran bir sıvı enjekte ettirdim. Bana bir servete mal olan bu operasyonun olası yan etkilerinin farkındaydım ancak oğlumun tutsak olarak tutulduğu son üç yıla kıyasla daha yüksek bir zekâ seviyesine sahip olmam gerektiği de açıktı. Doktor Felix operasyonu izleyen günlerce bolca uyumak isteyeceğimi söyledi. Klinikte iki gece kaldıktan sonra İstanbul’a döndüm.

Doktor haklıymış, izleyen on günü evde neredeyse tümüyle uyuyarak geçirdim. Bir sabah yatağımdan oldukça dinç bir halde kalktım. Nüfus kağıdında yazan yaşım 59, gençlik terapisi yöntemleriyle bedenimin eriştiği yaş 32’ydi ama ben kendimi yıllardan bu yana ilk kez 18’inde gibi hissediyordum. Derin bir nefes alıp verdim, yatağımdan kalktım ve evin bilgisayarına söylediğim soruları not etmesini emrettim:

  1. Başkan Rodrigo yıllardır neden hiç Dünya’ya inmiyor?
  2. Başkan Rodrigo’nun tek adam yönetimi bu çağda nasıl sürebiliyor?
  3. Dünyanın demokratikleşmesi için yapılması gereken ilk iş nedir?

Bu soruların yanıtlarını verebilmek için dünya siyaseti üzerinde günlerce çalışmam gerektiğinin farkındaydım. Ülkenin en iyi siyasi analistinin kim olduğunu araştırdım. Baktığım hemen her kaynakta karşıma Deniz Özsayar ismi çıktı. Deniz Özsayar’ı arayıp ortak bir arkadaşımızın selamını söyleyerek kendisiyle acilen görüşmek istediğimi belirttim. Bana aynı gün içinde randevu verme nezaketini gösterdi. Başkan Rodrigo’nun Dünya’ya neden inmediğini hiç düşünmemiş. Başkan Rodrigo’nun tek adam yönetiminin sürebilmesini yoksul ülkelerdeki kitlelerin özgürlükten çok refahla ilgilenmesine bağladı. Dünyadaki gelir bölüşümü adaletsizliğini ustaca kullanarak kendisini yoksulların hamisi olarak gösteriyordu. Zengin elitlere karşıymış gibi yapıp yoksulları avutuyor ama politikalarıyla elbette yine onlara hizmet ediyordu. Deniz Özsayar’a göre dünyanın demokratikleşmesini sağlamanın yegâne yolu Başkan Rodrigo’nun ortadan kalkmasıydı. Ancak kendisi Dünya’nın yüksek yörüngesindeki sarayında ikamet etmekte olduğu için bu hiç de kolay bir iş değildi. Deniz Özsayar oğlumun bir an önce özgürlüğe kavuşmasını umduğunu söyleyerek beni bürosundan uğurladı.

Günün kalanını Başkan Rodrigo’nun siyasi geçmişini araştırarak geçirdim. Adamın hakkını teslim etmek gerekiyordu, dünya halklarını bir federasyon altında toplamak yolunda büyük çabalar sarf etmiş ve Dünya Federasyonu’nun ilk başkanı seçilmesini izleyen on yılda hiç de kötü bir çıkarmamıştı. Siyasi yorumcular Başkan Rodrigo’yu yoldan çıkaranın gençlik terapisi olduğu konusunda birleşiyordu. Sonsuz gençliğe adım attıktan sonra kişiliği başkalaşmış, zaman içinde despot, narsist bir diktatöre dönüşmüştü. Yıllar içinde öyle büyük bir siyasi tecrübe biriktirmişti ki yapılan her yeni seçimde iktidara gelmeyi beceriyordu.

Gece uyurken aradığım yanıtları bulma umuduyla güçlü vitamin ve mineral takviyeleri alarak yattım. Rüyamda Başkan Rodrigo’nun ölmüş olduğunu gördüm, yüksek yörüngedeki sarayında, tüm siyasi stratejiyi insan kök hücresi enjekte edilmiş domuz beyinlerinden müteşekkil bir süper bilgisayar oluşturuyordu. Başkan Rodrigo’nun dünya halklarına seslendiği konuşmalar eski konuşmalarının bilgisayarda yeniden kurgulanmasından ibaretti. Domuz beyinlerinden yararlanıyorlardı çünkü yüksek yörüngede organik olmayan bir süper bilgisayarı çalıştırmaya yetecek kadar elektrik yoktu. “Bize yalan söylüyorlar,” diye söylenerek uyandım. Yatağımdan kalktım. Balkona çıkıp bir elektronik sigara içtim. Ailemin yarısını kaybetmeye bir biçimde tahammül edebilmiştim. Onlara vakit ayırmadığım gerekçesiyle eşim yıllar önce benden ayrılmıştı. Kızımla birlikte ABD’ye gitmişlerdi. Zamanla yabancılaşmıştık. Ve Başkan Rodrigo oğlumu benden almıştı, evde yapayalnız kalmıştım.

Rodrigo’nun ölmüş olması hiç de yabana atılacak bir ihtimal değildi. Eğer o ölmüşse dünyayı kim yönetiyordu? Domuz beyinlerini bir araya getirerek çok güçlü bir süper bilgisayar üretmek mümkündü ama böylesi bir bilgisayar dünyayı yönetmek gibi karmaşık bir işi beceremezdi. Rodrigo’nun öldüğünü kanıtlamam yeterliydi aslında, dünya kamuoyu böylesi bir bilgiye sahip olursa perde arkasındaki güçleri pekâlâ başkaları keşfedebilirdi.

Sabah olmak üzereydi, dolayısıyla yeniden yatağıma dönmek istemedim. Başkan Rodrigo’nun son beş yılda yaptığı tüm konuşmalarını görüntü ve ses kayıtlarını bulup bulut üzerinde özel bir klasöre kopyaladım. Fen Lisesi’nden arkadaşım Ata’yı arayıp kendisini ziyaret etmek üzere San Fransisco’ya geleceğimi söyledim. Haklı olarak ziyaret sebebimi sordu. Yapay zekâ işiyle ilgilendiğini bildiğimden elimdeki bazı görüntülerin kurgu mu yoksa gerçek mi olduğunu bulmasını isteyeceğimi söyledim. Konunun uzmanlık alanına girmediğini ama işi yapabilecek birilerini ayarlayabileceğini söyledi. Birkaç saat sonra kalkacak ilk Concorde’da yer ayırttım. Eğer Rodrigo ölmüşse rejim değişecek, her rejim değişiminde olduğu gibi siyasi mahkumlara af çıkacaktı.

11 Eylül 2001’de ikiz kulelere yapılan saldırılar havayolu taşımacılığında eşi görülmemiş bir krize yol açmış ve Concorde uçuşları bu hengamede sonlandırılmıştı. Efsanevi süpersonik uçak Concorde seferlerine yeniden 2032 yılında başlayabilmişti. Öne doğru eğilmiş sivri burnu, zarif gövdesi ve geniş delta kanatlarıyla Concorde işte tam karşımdaydı. Yürüyen merdivenlerle uçağa çıktım ve Concorde tam zamanında kalktı. Uçakta sonuçlar umduğum gibi çıkarsa bu bilgiyi göndereceğim medya organlarının adreslerini toparladım. Bu iş umduğumdan kısa sürdü. Eğer hipotezim doğruysa düzenin efendileri bu bilginin yayılmasını engellemek için ellerinden geleni yapacaklardı.

Okuduğunuz bu metni acil bir durumda şimdiye dek elde ettiğim bilgileri güvendiğim kişilere ulaştırmak üzere hazırladım.

***

“17’ler Meclisi Yüksek Sekreterliği’ne,

İnternet üzerindeki rutin izleme faaliyetlerimiz sırasında Tuna Kenar adındaki bir Türk nöroloji uzmanının Başkan Rodrigo’nun öldüğü kanısına ulaştığını fark ettik. Yapılan teknik takipte bu hipotezini doğrulamak üzere uzman bir firma arayışına girdiğini saptadık. Dünyadaki huzur ve barış ortamını tehdit eden bu şahsı uçaktan iner inmez yakalayıp bir rehabilitasyon merkezine götürdük ve zihnini bu türden yersiz kuşkulardan arındırdık. Gerçekleştirilen arındırma işlemi nedeniyle şahsın yaşamsal faaliyetleri halen bitkisel seviyededir. Ekte örneğine yer verdiğimiz yazıdan da anlaşılabileceği gibi ilgili şahıs isyankâr bir kişilik yapısına sahiptir. Gelecekte yine bu türden sapkın düşünceler geliştirme olasılığı bulunan şahsın infazını yüksek müsaadelerinize sunarız.”

Yazar: Murat K. Beşiroğlu

1971 Trabzon doğumlu. 1994 yılında Gazi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümünden mezun oldu. Özel bir bankada 21 yıl uzman ve yönetici olarak çalıştı. Ogox, Aşk Algoritması, Rüya Sanatçısı, Dördüncü Dünya ve Schrödinger'in Papağanı kitaplarının yazarıdır. Bilimkurgu öykü ve romanları yazmaya devam etmektedir.

İlginizi Çekebilir

gezegen astronot uzay

İmkânsıza Yakın | Sa Bahattin (Kısa Öykü)

O gün, gezegene inişimizin on dördüncü günüydü. Son birkaç gündür yaptığımız gibi örnek toplamaya çıkmıştık. …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et