Nightfall Kapak

Karanlık Çökerken: Nightfall

Bütün toprak ayaklarımızın altındayken karanlığın amansızca üzerimize çöküşü, hepimizin her gün karşılaştığı rutin bir doğa olayı. Karanlık, doğanın kaçınılmaz gerçeğidir; çocukluğumuzun korkutan olgusu olsa da, gece gündüzü, gündüz de geceyi takip ettikçe günlük varoluşumuzun inişlerini çıkışlarını ve gelgitlerini oluşturan astronomik bir kesinliktir. Peki ya durum bu olmasaydı? Gece sadece yoğun ve her şeyi kapsayan değil de aynı zamanda ani ve beklenmedik olsaydı? Ya gün ışığı doğayı, karanlık kavramını hafızalarımızdan silecek şekilde sürekli istila etseydi? Ya karanlıktan korkmamayı öğretecek insanlar artık kalmasaydı?

Isaac Asimov, 1941 tarihli Nightfall adlı kısa hikâyesinde bizleri bir küresel yıldız kümesinin derinliklerine, altı komşu yıldız tarafından etrafı çevrilmiş Lagash isimli gezegene götürmektedir. Alpha battığında, Beta doruğa çıkmakta; Gamma yörüngedeki en uzak noktadayken Delta ise yakınlardadır. Gezegenin tümü etrafını çevreleyen daimi dostları sayesinde sürekli güneş ışığı almaktadır. Bu sebeple de Saro şehrinin sakinleri gökyüzündeki yıldızları ve gecenin karanlığını hiç görmemiştir. Ta ki o güne kadar…

Nightfall

Hikâyenin kahramanı gök bilimci Beenay, her 2049 yılda bir gerçekleşen tutulmanın kapıda olduğunu keşfeder. Hikâye, sıradaki tutulmanın arefesinde Saro Üniversitesi’nde derin hatlarıyla gün yüzüne çıkmaya başlar. Bu gecede gezegenler ve yıldızlar, yarım günden fazla süreyle gezegeni karanlığa hapsedecek şekilde hizalanacaktır. Gezegeni kaosa sürükleyecek tutulmayı öngörmeyi başaran bilim insanları, ekipmanlarını hazırlamakta ve gittikçe şiddetlenen paniği kontrol altına almayı planlamaktadır.

“Her yerde karanlık olduğunu düşün. Gözünün algılayabileceği mesafede ışık yok. Evler, ağaçlar, araziler, dünya, gökyüzü… Her şey siyah! Yıldızlar tam tepemizde, bildiğimiz kadarıyla.. Ya da her neredelerse. Böyle bir şeyi hayal edebilir misin?”

“Evet, hayal edebilirim” dedi Theremon hevesle öne atılarak.

Sheerin yumruğunu anlık bir dürtüyle masaya vurdu. “Yalan söylüyorsun! Böyle bir şeyi hayal edemezsin. Beynin böyle bir kavram için tasarlanmadı. Tıpkı sınırsızlık ve sonsuzluk kavramları için tasarlanmadığı gibi. Bunun hakkında anca konuşabilirsin. Gerçekliğin bir parçası seni huzursuz eder ve bu şey gerçekleştiğinde beynin, algılama kapasitesinin yetersiz olduğu bir olguyla karşı karşıya kalır. Delirirsin, tamamen ve ebediyen. Buna hiç şüphe yok!”

Nightfall

Isaac Asimov ve Astounding Science Fiction editörü John W. Campbell Jr arasında, Ralph Waldo Emerson‘ın Doğa adlı kitabı üzerine bir tartışma geçer. Bu tartışma, tüm zamanların en ilgi çekici bilimkurgu eserlerinden Nightfall’a da esin kaynağı olur. Kitabında, “Yıldızlar bin yıl sonra bir gece yine ortaya çıksa,” diyen Emerson, “insanoğlu onların varlığına nasıl da inanıp hayranlık duyardı ve daha nice yıllarca Tanrı’nın şehrinin hatırasını korurdu,” diye bir fikir ortaya atmıştır. Asimov’un kitabında konuyu ele alış şekliyse Emerson’ınkine zıt olarak, güzelliği değil de korkuyu öne çıkaracak şekildedir. Lagash’ta hüküm süren 2000 senelik gün ışığından sonra, kapkaranlık gecelerin dehşeti ve gizemli yıldızların ruh yakan görkemi insanları çılgına çevirmek için yeterlidir. Lagash’taki tek ışık, kaostan doğan ateşlerin ışıltısı olacaktır.

Asimov, Emerson’ın deneyüstücülük anlayışını bir tezat oluşturarak işler. Bu tezadın tarafları ise teist düşünceleri bir kenara bırakıp göksel mekanizmaları anlamaya çalışan bilim insanları (iyiler) ile kendilerine Vahiyler Kitabı‘nı (Book of Revelations) kılavuz edinmiş tarikatçılardır (Cultists). Zira tarikatçıların kitabı, Lagash’ı bir çırpıda yutacak ve insanların ruhunu söküp atacak bir çukurdan bahsetmektedir. Saro Üniversitesi’nde keşfedilen gök bilim gerçekleri, kıyamet safhasını atlatıp gelecek döngünün kurtulanlarını aydınlatacak mı, yoksa bir sonraki döngüde dinin gericiliği mi hüküm sürecek? Bu hikâyenin içindeki karşılaştırmayı, küresel ısınmayı öne süren bugünün bilim insanları ve bu teoriyi yok sayan kesimle bir tutabiliriz.

Nightfall

Beenay 25, Aton 77 gibi numaralı isimler, kadın karakterlerin eksikliği ve “Ben bir gazeteciyim ve görevimi yerine getirmeye niyetliyim,” diyerek kaçmayı reddeden gazeteci, Nightfall’ın klişeleri olarak göze çarpsa da, aydınlıklar gezegenindeki karakterlerin yaşadığı karanlık korkusunu hissettirebilmesi ve bu karakterlerin Saro Üniversitesi’nin ışık yayan açıklamalarından duydukları haz kulağa inandırıcı gelmektedir. Asimov, içine serpiştirdiği kimi olay ve diyaloglarla da eserin inandırıcılığını iyice perçinler. Örneğin hikâyede genç bir gök bilimci, sadece tek güneşi olan bir gezegen fikri ortaya atar. Ancak bu tür bir güneş sisteminden bihaber olduğu için burada yaşamın imkânsızlığından dem vurur. Ona göre bu tip bir gezegen yeterli ısı ve ışığı alamayacak ve her günün yarısında tamamen karanlığa bürünecektir. Kendi ışığa bağımlı hayatına dayanarak, bu koşullar altında yaşamın var olamayacağını ve gelişemeyeceğini belirtir.

Yine genç gök bilimcimiz, Vahiyler Kitabı’nda bahsedilen yıldızların evrendeki diğer güneşler olabileceği yönündeki bir iddiayı daha dillendirir. Bu güneşlerin, Lagash’ın sürekli aydınlık günlerinde görünemeyeceğini ve birbirlerini etkileyemeyecek kadar da uzakta olabileceklerini söyler. Hatta ona göre, bu güneşlerin sayısı bir ya da iki düzine kadar olabilir. Elbette onun bu fikirleri, içinde bulunduğu koşul gereği fantastiktir. Asimov, eserinde alışageldiğimiz astronomik döngülerle oynayarak yaratıcı ve ezber bozan bir kurguyla karşımıza çıkar. Zaten Nightfall’ı kısa sürede klasikler arasına sokan şey de bu zıtlığa dayalı akıl oyunlarıdır.

Asimov

Eserden kısa bir süre sonra Campbell, Asimov’un ücretini kelime başına 1.25 cent gibi yüksek bir rakama çeker ve baskı hakkını kendisine verir. “Bir anda ciddiye alınmaya başladım,” diyen Asimov, “bilimkurgu dünyası varlığımın farkına vardı” diye belirtir. Asimov son derece haklıdır. Zira Nightfall, bilimkurgunun çıtasını yükselten bir eser olarak tarihe geçer ve ve 1968 yılında, Amerikan Bilimkurgu Yazarları Cemiyeti tarafından gelmiş geçmiş en iyi bilimkurgu öyküsü seçilir. Yıllar sonra Asimov ve Robert Silverberg’in birlikte romanlaştırdıkları bu ölümsüz hikâye, Altın Kitaplar tarafından basılan Galaksi Şeytanları kitabında “Karanlık Bir Dünya” adıyla dilimize de çevrilmiştir.

Hazırlayan: Agah Tuğrulhan Polat | Kaynak

 

Yazar: Konuk Yazar

Bu içerik bir konuk yazar tarafından üretilmiştir. Siz de sitemizin konuk yazarlarından biri olabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey, kaleme aldığınız bilimkurgu temalı makale ve öykülerinizi bilimkurgukulubu@gmail.com adresine göndermek. Editör onayından geçen yazılarınız burada yayımlanıp binlerce okurun beğenisine sunulacaktır. Gelin bu arşivi birlikte büyütelim...

İlginizi Çekebilir

Bilimkurgunun Kayıp Sesleri

Kadınların tarihin hangi aşamasında bilimkurgunun “erkek egemen” dünyasına dâhil oldukları tartışmalarında geleneksel bir görüş hâkimdir. …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et