İthaki Bilimkurgu Klasikleri Dizisi

61- Hayvan Çiftliği (Animal Farm) / George Orwell

George Orwell yazdığı kitaplar ve denemelerin yanı sıra kişiliği, ideolojisi ve yaptıklarıyla da 20. yüzyıla damga vuran, hatta çağımızı değiştiren bir isim. Orwell’in maharetleri her ne kadar kitaplarıyla sınırlı olmasa daHayvan Çiftliği, siyasi hiciv geleneğinin ve distopyanın çağımızdaki en iyi örneklerinden biri.

Kurgusal bir dünya. Eşitlikten uzak bir düzen. Bir tarafta açgözlü, dik kafalı, hırslı insanlar. Diğer tarafta ise insanların anlayıştan uzak, kötücül yönetiminden usanmış, ezilen hayvanlar. İki tür arasındaki savaşın kıvılcımlandığı bir çiftlik. Bu çiftlikte bilinçlenip kendilerini geliştirerek tüm hayvanları insanların zorbalığından kurtarmayı amaçlayan bir hayvan topluluğu. Büyük bir iktidar savaşı.

Konak Çiftliği’ndeki hayvanlar, sahipleri Bay Jones’un tahakkümünden kurtulup kontrolü ele geçirdiklerinde özgürlük ve eşitliğe dayanan bir gelecek hayaline kapılmışlardı. Bay Jones çiftliğini geri almak için planlar yaparken Kartopu ve Napolyon adlı domuzların liderliğindeki hayvanlar da çiftliğin düzenini süratle “insani” bir seviyeye çekmeye başlamıştı.

Hayvanlar her ne kadar domuzların izinden gitse de kurdukları düzen demokratikti. En nihayetinde tüm hayvanlar eşitti. Ama gerçekten öyle miydi? İnsanların rolünü üstlenmeye başlayan domuzlar günbegün gücü ele alacak, hayvanlar ise otorite sahipleri değişse de otoritenin değişmediğini göreceklerdi.

Hayvan Çiftliği, tiranlığın sonu gelmez döngüsü.

62- Makine Yazı (Engine Summer) / John Crowley

İncelemesini Oku

John Crowley, bilimkurgu edebiyatında kendine has, “kişilikli” bir sesi olan, her bir karakteri ise farklı seslere sahip, yaşayan en iyi spekülatif kurgu yazarlarından. Post-holokost bir dünyanın naif ve sırlarla örülü portresini çizdiği Makine Yazıise masalsı bir arayış romanı.

Dünya’daki canlı yaşamını neredeyse sona erdiren, “Fırtına” adıyla anılan afetten bin yıl sonrasında eski medeniyetin azizlerle, her şeyi mümkün kılan teknolojileriyle ve kendilerini yok eden kibirleriyle dolu hikâyelerini dinleyerek büyüyen Konuşan Saz, az sayıda insanın yaşadığı, labirenti andıran, görünmez ve değişken sınırlara sahip Küçük Belaire’de “Gerçeği Konuşanlar” topluluğuna dahildi.

Topluluğun dışına çıkmak ve bir aziz olmayı öğrenmek en büyük arzusuydu. Âşık olduğu ve Fısıltı mezhebine dahil Günde Bir Kez adlı kız, Dr. Boots’un Listesi isimli tuhaf bir toplulukla birlikte Küçük Belaire’den ayrılınca onu takip etmek için Saz da yolculuğa çıktı.

Saz’ın azizlik arayışı uzak geçmişe, yeryüzünü terk ederek bulutların üstünde yaşamaya başlayan teknolojik açıdan gelişmiş “melekler”e, şu anki dünyanın müsebbibi çağlar süren kazalar ve felaketler serisine dair bir arayışa dönüşecekti.

Makine Yazı, geçmişin, şimdinin ve geleceğin melankolik yankısı.

63- Hava Adamı Ariel (Ариэль) / Aleksandr Belyaev

İncelemesini Oku

Aleksandr Belyaev, Sovyet döneminin en saygı duyulan bilimkurgu yazarlarından. Sovyetler’in Jules Verne’i olarak da anılan Belyaev, yayımlanan son romanı Hava Adamı Ariel’de okuru bu kez gökyüzüne çıkarıp insanüstü güçlere sahip kahramanlarına bir yenisini ekliyor.

Bebek yaşta ailesinden ve vatanından koparılıp Hindistan’da okültist bir okula kapatılan Ariel, burada insanları kandırmak üzere girişilen mucizevi bir deneyin kurbanı olur. Ariel yeni güçleriyle hem dünyanın adaletsiz yapısını hem de gerçekte kim olduğunu öğreneceği bir serüvene atılır.

Yuvasına varmak için dünyanın öbür ucuna gitmek zorunda kaldığı bu yolculuğunda, kimsenin yaklaşmak istemediği paryalarla, zalim ve kudretli rajalarla, her yerde kâr kovalayan Amerikalı milyonerlerle karşılaşan Ariel aşk ve arkadaşlıkla da tanışacaktır.
Çıkar uğruna hem insanları hem de inançları sömüren bir dünyada saflığın ne kadar hayatta kalabileceğini sorgulayan roman, acımasız dünya düzenine hüzünlü bir şekilde yaklaşıyor.

Hava Adamı Ariel, güneşe yakın uçmaktan korkmayanların romanı.

64- Houston, Houston Duyuyor Musun? (Houston, Houston Do You Read?) / James Tiptree Jr.

İncelemesini Oku

Alice B. Sheldon 1967 yılında James Tiptree, Jr. adıyla bilimkurgu yazmaya başladığında kimse onun bir kadın olduğunu bilmiyordu. Gerçek ortaya çıktığında ise insanlar ne şaşkınlıklarını gizleyebilmiş ne de yazarı takdir etmekten kendilerini alabilmişti. Ötekilikten cinsiyete, gerçeğin yanıltıcılığından insanın evrendeki yerine kadar pek çok konudaki eseri arasında muhtemelen en önemlisi olan Houston, Houston Duyuyor Musun?’da Tiptree feminist ütopyanın temel metinlerinden birine imza atıyor.

İnsanlık tarihinde Güneş’e gerçekleşen ilk sefer. Bu seferden başarıyla dönen Güneşkuşu ve üç kişilik mürettebatı. Beklenmedik şekilde uzayan bir rota. Telsizin diğer ucunda tüm iletişim girişimlerini yanıtsız bırakan Houston. Sinyallerini yakalayıp iletişime geçen başka bir uzay aracı.

Erkeklerden oluşan ve araçları hasar aldığı için tahmini bir rotayla Dünya’ya dönmeye çalışan astronotlar, mürettebatı kadınlardan oluşan bir uzay gemisiyle derin uzayda karşılaştığında dehşet ve umut karışımı bir hisse kapılır.

Bu yabancı gemidekiler, Güneşkuşu’nun yüzyıllar önce kaybolduğunu söyler. Belli ki karşılarında onları kandırmak isteyen başka astronotlar ya da uzaylılar vardır. Ama ya söyledikleri doğruysa ve geride bıraktıkları hayat artık tarih olduysa?

Birkaç yüzyılda Dünya ne kadar değişebilir? Değişime uyum sağlanabilir mi?

Houston, Houston Duyuyor Musun?, bakış açılarının kırılganlığına dair sert bir kanıt.

65- İşte Tanrılar (The Gods Themselves) / Isaac Asimov

İncelemesini Oku

Isaac Asimov, bilimin içinden gelip bilimkurguda devrim yapan, bilimkurgunun üç büyük ustasından biri. İşte Tanrılar ise Asimov’un bağımsız bilimkurgu romanlarının zirvesi, yazarın kendi tabiriyle “bilimkurgudaki en iyi uzaylı tasvirini barındıran, ayrıca yazıp yazabileceğim en iyi metin.”

Yirmi ikinci yüzyıl. Dünya, Elektron Pompası’nın icadıyla sınırsız ve bedava enerjiye ulaşmış durumda. İnsanlığın hayallerini gerçekleştirmesi ve gelişmesinin önünde neredeyse hiç engel yok. Bu başarının arkasında ise Dünya ile kendi paralel evrenleri arasında madde değişimi yapabilen uzaylılar var.

Her ne kadar bedava olsa da bu enerji bedelden yoksun değil. Ne insanların ne de uzaylıların öngörebildiği bir felaket yakında: Güneş’in ve Dünya’nın tümüyle yıkımı.

Bu felaketin farkında olan sadece birkaç kişi var: Dünyalı bir sürgün bilim insanı, ölen bir gezegende yaşayan asi bir uzaylı, Ay’da doğmuş ve geleceğe dair tutarlı tahminleri olan bir Sezgici. Onların söylediklerine inanan kimse olmasa da evrenlerin kurtuluşu bu üçlünün ellerinde.

İşte Tanrılar, çabaları nafile olmayanların kitabı.

66- Maymun ve Öz (Ape and Essence) / Aldous Huxley

İncelemesini Oku

“Fikirlerin romancısı” Aldous Huxley, 20. yüzyılın en önemli distopya yazarlarından biri. Cesur Yeni Dünya ve Ada’yla birlikte yazarın üç vizyoner klasiğinden biri sayılan Maymun ve Öz ise bunların içinde en karanlık olanı. Senaryo formunun kullanıldığı bu kitap, yazarın kurgunun yanında biçimde de yaratıcılığını gösterdiği deneysel bir roman.

Hollywood’da sıradan bir gün. Kahramanlarımız kenara atılmış senaryolardan birinin cazibesine kapılır ve biz de kendimizi bu senaryoyu okurken buluruz. “Maymun ve Öz” başlıklı bu tuhaf metinde anlatılanlara göre, Üçüncü Dünya Savaşı neredeyse tüm dünyayı yıkıma uğratmış, nükleer ve kimyasal silahlar uygarlığın sonunu getirmiştir.

Yıkımdan etkilenmeyen bir grup bilim insanı, Kaliforniya’ya bir inceleme gezisi düzenler. Bu kişilerden biri olan Dr. Poole o bölgede yaşayanlar tarafından tutsak alınır. Bu insanlar, Şeytan’ı yücelten yeni bir inanç sistemi kurmuşlardır. Dr. Poole, Şeytan’ın ve kötülüğün nasıl bir hâkimiyet kurduğunu öğrendikten sonra, artık oradan uzaklaşması gerektiğini anlar.

Uygarlığın teknolojik ilerlemesi nereye varacak? Savaşlar ve nükleer silahlanma dünyayı nereye götürecek? İnsan, kime ya da neye doğru evrilecek?

Maymun ve Öz, Şeytan’ın boynuzları tarafından çizilen bir din, etik ve evrim üçgeni.

67- Liktorun Kılıcı (Sword Of The Lictor) / Gene Wolfe

Bilimkurgunun Melville’i olarak bilinen Gene Wolfe, spekülatif edebiyatın sınırlarını zorlayan, fantaziden bilim ve bilimden de fantazi çıkarmayı başaran, türün her alanında eşit muazzamlıkta eserler veren ender yazarlardan biri. Wolfe’un dilin ve türün imkânlarını sonuna kadar kullandığı, bilimkurgunun Ulysses’i olarak da anılan Yeni Güneş Kitabı’nın üçüncü cildi Liktorun Kılıcı’nda ise bu gizemli yolculuğun sonuna yaklaşıyoruz artık.

Günümüzden yüz binlerce yıl sonrası. Ancak öyle bir gelecek ki geçmişten farkı yok. Bugüne ait kültür ve olaylar artık bir anı bile değil. Gezegen, beklenmedik ve gizemli biçimlerde değişimler geçirmiş. Güneş’in ömrünün sonu gelmiş, sönmekte.

İşkenceci Severian, sürgün edildiği Thrax’a, Penceresiz Odalar Şehri’ne ulaştı sonunda. Ancak vicdanı yüzünden burayı da terk etmek zorunda kalacak ve dağları aşacağı bu yolculuğunda, adaş olduğu bir oğlan da yoldaşlık edecek ona.

Serinin bu cildinde, Severian, kaderin kendisi kadar azametli kılıcı Terminus Est ve pek kudretli bir ışığa sahip cevheri Pençe ile yoluna devam edecek, karşısına çıkan canavarları alt edecek, bu yıkılmış dünyanın mazisine dair biraz daha bilgi edinecek ve bazı eski yüzlerle tekrar karşılaşacak. Güneş elbet bir gün ölecek. Ve Yeni Güneş elbet bir gün doğacak.

Liktorun Kılıcı, tek hamleyle birbirinden ayrılmayan doğru ile yanlışın kitabı.

68- Yer Açın! Yer Açın! (Make Room! Make Room!) / Harry Harrison

İncelemesini Oku

Harry Harrison, bilimkurgunun altın çağını yaratan isimlerden biri, hatta türün maceracı tarafını en faydalı şekilde kullanan ve derdini anlatmaktan taviz vermeyen en sivri dilli yazarı.Yer Açın! Yer Açın!ise, aşırı nüfus artışını konu edinen ilk eser, bugünün en büyük sorunları olan kaynak kıtlığı ve küresel ısınmayı da tahmin eden bir distopya.

Yıl 1999. Dünyanın nüfusu yedi milyarı aşkın. Yalnızca New York’ta otuz beş milyon insan yaşıyor. Yaz ayları aşırı sıcakken kış ayları her sene daha sert. Su ve yiyecek kıtlığı hiç olmadığı kadar fazla. Yağmacılık, hırsızlık, cinayet gündelik hayatın bir parçası.

Polis zoru ve hükümet baskısıyla ayakta kalan New York’ta, yeraltı dünyasının önemli bir figürü ve üst tabakanın bir üyesi olan Mike O’Brien, evine giren bir hırsız tarafından öldürülünce dedektif Andy Rusch bu davaya atanır.

Andy bir yandan kalabalığın yuttuğu katilin peşinden nafile koşarken bir yandan da şehirde başlayan kıtlık isyanlarıyla ve her geçen gün zıvanadan çıkan şiddet eylemleriyle mücadele etmeye çalışacaktır.

Yer Açın! Yer Açın!, yakın geleceğin boğucu bir tablosu.

69- Alaycı Kuş (Mockingbird) / Walter Tevis

İncelemesini Oku

Walter Tevis, bilimkurgunun özünü çok iyi kavramış, çağının hem en asi hem de en yumuşak başlı yazarlarından biri. Yazarın Dünya’ya Düşen Adam ile birlikte en iyi bilimkurgu romanı olarak görülen Alaycı Kuş ise istikrar, düzen, mutluluk gibi maskelerin altına saklanmayan, dehşetli ve melankolik bir distopya.

Gelecek, insan nüfusunun fazlasıyla azaldığı, var olan insanların da ilaçlar sayesinde intihardan uzak durduğu, robotların ve teknolojinin hegemonyasında, kasvetli, post-apokaliptik bir yer. Bu dünyada ne sanat, ne kitap ne de yeni doğan çocuklar var. Öyle bir dünya ki insanlar yaşamaktansa diri diri yanmayı yeğliyor.

Ancak üç kişi sayesinde bir umut ışığı belirecekti: ölmek isteyen ama yazılımı gereği kendini öldüremeyen, dünyanın hâkimi, yaratılan en kusursuz makine, robot Spofforth; kendi kendine okumayı öğrenerek büyük bir suç işleyen Paul; düzenin dayattığı ilaçlardan kaçan Mary Lou.

İnsanlığın kederinin en karanlık kuytularında, sevginin mümkün olmadığı bir dünyada umut etme cesareti gösteren Mary Lou ile Paul’ün yolları, Spofforth’ın ikilemleri yüzünden hiç ummadıkları bir biçimde çatallanacak ve insanlığın kaderini değiştirecekti.

Alaycı Kuş, kaçınılmaz sonuyla uzlaşan insanlığın ağıtı.

70- R. U. R. – Rossum’un Uluslararası Robotları (R. U. R. – Rossumovi Univerzální Roboti) / Karel Čapek

İncelemesini Oku

Karel Čapek, henüz bilimkurgu ayrı bir tür değilken bu alanda vizyoner eserler üretmiş ve “robot” kelimesini dünya dillerine kazandırmış, hem Çek hem de Avrupa edebiyatının en kıymetli yazarlarından biri. R.U.R. ise yapay zekânın ve robotiğin modern yazın ve sanatta ilk kez anlamlıca yer bulduğu, öngörülü bir oyun.

Rossum’un Uluslararası Robotları’nın ürettiği yüz binlerce işçi robot tüm dünyaya satılıyordu. Robotlar toplumun ihtiyaçlarının çoğunu üretecek, insanları çalışmaktan kurtaracak ve insanlık için altın çağı getireceklerdi. Savaşın, açlığın ve fakirliğin olmadığı bir dünya hayal değildi artık.

Robot fabrikasında çalışan mühendisler, İnsanlık Birliği üyesi ve müdürün eşi Helena Gloryová’nın girişimleriyle ürettikleri robotları bir makineden ziyade bir insana yakın tasarlamaya başladıklarında ise, hem kendilerinin hem de insanlığın kaderini yapay ellere teslim edeceklerdi.

Her şeyi hafızalarına kaydeden ama yeni bir fikir üretmekten aciz olan robotların sağladığı bu ütopya, insanların üremeyi bırakmasıyla anlamını da yitirecekti. Ve yeni dünyanın temelleri bir isyanla atılacaktı.

R.U.R., insanın kendi eliyle yarattığı kıyameti.

71- Mevki Uygarlığı (The Status Civilization) / Robert Sheckley

İncelemesini Oku

Elli senelik kariyerine onlarca kitap, yüzlerce öykü sığdıran, bilimkurguya absürdist bir bakış açısıyla yaklaşan Robert Sheckley, bilimkurgunun meşhur mizah yazarlarından biri. Sheckley’nin en başarılı eserlerinden biri olan Mevki Uygarlığı ise iyiliğin hor görüldüğü, suçun kanun sayıldığı etkili bir hiciv.

Ranzasında uyanan adam, kim ve nerede olduğunu bilmiyor. Kapısına gelen korumanın dediğine göre ismi 402. Sandığı gibi bir hastane odasında da değil. Sonradan öğrendiğine göre adı Will Barrent, cinayetten suçlu bulunduğu için Omega gezegenine sürgün edilmiş. Ve Dünya’dan sürülmeden önce, tüm suçlulara yapıldığı gibi hafızası silinmiş.

Suçluların kontrolü altındaki, yeni gelenlerin ortalama hayatta kalma süresinin üç yıl olduğu vahşet dolu ceza gezegeni Omega’da ölmemenin tek yolu ise öldürmekten geçiyor.

Mutlak hukukun hüküm sürdüğü ancak söz konusu kanunların alt sınıflardan gizli tutulduğu, yeni sürgünlerin hayatlarına hiyerarşinin en dibinde başladıkları bu acımasız gezegende tutunmak için Will Barrent’ın da elini kana bulamaktan başka çaresi olmayacak.

Mevki Uygarlığı, kafasını ilerlemeyle bozmuş bir Dünya’nın karanlık yansıması.

72- Geri Giden Saat (The Clock That Went Backward) / Edward Page Mitchell

İncelemesini Oku

“Amerikan bilimkurgusunun kayıp devi” olarak tanımlanan, yazdıklarının çoğunu New York’taki The Sun gazetesinde imzasız olarak yayımlayan Edward Page Mitchell, birçok konuda ilklerin yazarı. Geri Giden Saat ise yazarın en seçkin bilimkurgu öykülerinin bir araya getirildiği, özgün bir öykü derlemesi.

Bilimkurgunun en büyük yazarlarından biri olan H.G. Wells’e de ilham olduğu düşünülen Edward Page Mitchell, aynı zamanda döneminin en başarılı gazetecilerinden biridir. Öyküleri unutulmaya yüz tutmuş olsa da 1973’te bilimkurgu tarihçisi Sam Moskowitz’in titiz çalışması ve yayımladığı detaylı bir derlemeyle hak ettiği ilgiyi görmeye başlamıştır.

Sevdiği kadınla evlenebilmek için matematiğin sınırlarında gezinmek zorunda kalan bir genci anlatan “Takipomp”, bilimsel bir süreç sonucu görünmez kalan bir adamın trajedisini gözler önüne seren “Kristal Adam”, bir zaman makinesini konu alan ilk öykü olan “Geri Giden Saat”, bu derlemedeki öykülerden sadece birkaçı.

Zaman yolculuğu, androidler, zihin transferi, bilgisayarlar… Geri Giden Saat’in sayfalarında bilimkurgu tarihinin derinliklerinden gelen ilklere şahit olacaksınız.

Geri Giden Saat, bilimkurgunun ilk kıvılcımları.

73- Uzak Yarın (The Long Tomorrow) / Leigh Brackett

Ray Bradbury’nin akıl hocası, Star Wars Bölüm V gibi klasikleşen birçok filmin senaristi, 1940’lar Amerika’sında kadınlara reva görülen hayatın çok ötesine geçerek hem Hollywood’da hem de bilimkurgu dünyasında adını kanıtlamaya çalışan Leigh Brackett, döneminin en cesur kalemlerinden. Uzak Yarın ise tasvir ettiği Amerikan pastoral kıyametiyle döneminin ruh hâlini ve nükleer korkusunu sayfalarında dolu dolu hissettiren bir kitap.

Tüm dünyayı mahveden ve şehirleri yerle bir eden Yıkım’ın ardından insanlar iki nesildir toparlanmaya çalışmakta, savaştan aldıkları derslerle dindar bir hayat sürmektedirler. Teknoloji, özellikle de insanın kendi zanaatıyla üretemeyeceği teknoloji hem dinen hem de kanunen yasaklanmış, merak Tanrı’ya şirk koşmakla eşanlamlı hâle gelmiştir.

Len ve kuzeni Esau Colter büyükannelerinden gizli gizli dinledikleri şehir hikâyeleriyle büyümüştür. Bir gün gözlerinin önünde yasaklı kasaba Bartorstown’dan olduğu gerekçesiyle bir adam recmedildiğinde, merakın, özgür düşüncenin ve özgürlüğün günah sayılan çekiciliğine kendilerini kaptırırlar. Önlerindeki uzun yol zorluklarla dolu olsa da hem yetişkinliğe hem de gerçeğe ulaşmak bu yoldan geçmektedir.

Uzak Yarın, insani ikilemlerde sınırların nerede çizilmemesi gerektiğinin büyük bir hatırlatıcısı.

74- Semenderlerle Savaş (Válka s Mloky) / Karel Čapek

İncelemesini Oku

Tüm belirtilerin büyük bir savaşı ve tiranlığın dirilişini işaret ettiği bir çağı yaşamasına karşın mizahından taviz vermeyen, hicvi totaliterliğe karşı etkin bir silah olarak kullanan Karel Čapek’in başyapıtı Semenderlerle Savaş, yazarın küçük ve kendi hâlindeki ülkesi Çekoslovakya’dan tüm insanlığa yaptığı bir uyarı niteliğinde.

İnsanlığı, gezegenin hakimiyeti için semenderlerle savaşa tutuşmaya götüren olaylar zinciri Pasifik’teki küçük bir adada başladı. İnci avcısı Kaptan von Toch bir gün bu işi insanlardan çok daha ucuza ve layıkıyla yapacak yeni bir türle karşılaştı: Semenderler.

Semenderlerin gezegendeki tüm kıyılara yayılmasındaki esas başarı ise, daha fazla kâr uğruna hiçbir sınırı aşmaktan imtina etmeyecek olan ekonomik sistemdeydi. Ucuz işgücü olarak kullanılan semenderler önce ekonomide, ardından da siyaset ve kültürde beklenmedik bir devrim yapmayı başardı.

Dünya’da Altın Çağ yaşanıyordu ama görünen o ki Altın Çağ’ın insanlara mı yoksa semenderlere mi ait olduğu konusu muallaktı.

Semenderlerle Savaş, insanın içindeki karanlığın bir aynası.

75- Lilith’in Dölü (Lilith’s Brood) / Octavia E. Butler

Yalnızca kaleminin kuvveti değil aynı zamanda muhalif duruşu, ırk ve cinsiyet eşitsizliğine karşı tepkisiyle de döneminin en mühim figürlerinden biri olan tarihteki ilk kadın siyah bilimkurgu yazarlarından Octavia E. Butler, hem bilimkurguda hem de Afroamerikan edebiyatında bir dönüm noktası. Xenogenesis Üçlemesi’nin tüm kitaplarını bir araya getiren Lilith’in Dölü ise, siyasi tahakküm, cinsel farkındalık, mutasyon, üreme ve kadın-erkek ilişkilerine dair tabuları yıkan bir eser.

İnsanlık son savaşında atom bombasıyla Dünya’yı tükettiğinde Lilith Iyapo, eşini ve oğlunu kaybetmişti. Yüzlerce yıl sonra Lilith devasa bir uzay gemisinin derinliklerinde uyandı. Gemiyi ise, insanlığı yok olmaktan kurtarmak için tam zamanında gelmiş Oankaliler yönetiyordu.

Dünya hakkında öğrenebilecekleri her şeyi öğrenmişler, hayatta kalanları yüzyıllar boyunca uykuda tutup incelemişlerdi. Ama artık insanlığı Lilith’in önderliğinde, Oankalilerin yardımıyla iyileşen Dünya’ya geri götürmenin vakti gelmişti.

Ancak gezegene insanlarla birlikte Oankaliler de yerleşecekti. İnsanlara gezegenin vahşi doğasında hayatta kalmaya uğraşırken soylarını sürdürebilmeleri için tek bir seçenek sunulmuştu: Çocukları insan olmayacaktı. En azından tamamen.

Lilith’in Dölü, kendi kıyametinden kaçamayan insanlığa bir umut ışığı.

76- Kara Bulut (The Black Cloud) / Fred Hoyle

İncelemesini Oku

Kariyerinin büyük kısmını Cambridge Astronomi Enstitüsü’nde geçiren, yıldız nükleosentezi teorisinin kurucusu, alanının saygın bilim insanlarından biri olan Fred Hoyle, aynı zamanda yetenekli bir bilimkurgu yazarı. Başyapıtı Kara Bulut da pek çok bilim insanına ilham veren, yazılmış en bilimsel spekülatif kurgu romanlarından biri.

Amatör astronomlar, rutin gözlemler sırasında gökyüzünde bir tuhaflık fark eder. Yıldızların belli bir bölümü, olması gerektiğinden çok daha karanlıktadır. Dahası bu karanlık giderek Güneş Sistemi’ne doğru genişlemektedir ve çok geçmeden simsiyah bir gaz bulutunun doğrudan Güneş ile Dünya’nın üzerine geldiği anlaşılır.

Harekete geçen yetkililer yaklaşık on sekiz ay içinde gerçekleşecek felakete hazırlanmaya başlar. Kara Bulut’u araştırmak üzere İngiltere’de, çeşitli ülkelere mensup bilim insanlarının bir araya geldiği bir enstitü kurulur. Bu enstitünün başında da huysuz ama fazlasıyla zeki astronom Christopher Kingsley bulunmaktadır.

Ancak yıkıma giden bu yolda, bilim insanları sadece evrenin acımasızlığıyla değil, hükümetlerin iktidarsızlıklarıyla da yüzleşmek zorunda kalacaklardır.

Kara Bulut, yıkımın insanlığın üzerine düşen gölgesi.

77- Özerkin Hisarı (The Citadel of the Autarch) / Gene Wolfe

Bilimkurgunun Melville’i olarak bilinen Gene Wolfe, spekülatif edebiyatın sınırlarını zorlayan, fantaziden bilim ve bilimden de fantazi çıkarmayı başaran, türün her alanında eşit muazzamlıkta eserler veren ender yazarlardan biri. Wolfe’un dilin ve türün imkânlarını sonuna kadar kullandığı, bilimkurgunun Ulysses’i olarak da anılan Yeni Güneş Kitabı dörtlemesinin son cildi Özerkin Hisarı başladığı yerde bitiriyor yolculuğu.

Günümüzden yüz binlerce yıl sonrası. Ancak öyle bir gelecek ki geçmişten farkı yok. Bugüne ait kültür ve olaylar artık bir anı bile değil. Gezegen, beklenmedik ve gizemli biçimlerde değişimler geçirmiş. Güneş’in ömrünün sonu gelmiş, sönmekte.

Severian bir zamanlar işkenceciydi, ardından liktor görevini üstlendi, şimdiyse yazgısındaki asıl mertebeye erişmek üzere. Ama önce ölü bir askeri diriltmeye çalışacak, ateşler içinde hasta yatacak, daha sonraysa dinleyeceği dört hikâyenin en iyisini seçecek.

Dörtlemenin son kitabında, Severian kadim bir nesneyi asıl sahiplerine teslim edecek, büyük bir savaşın içinde bulacak kendini, Harçâlem’in Özerki ile tanışacak en nihayetinde ve zamanın ötesindeki yeşil adam ile karşılaşacak bir kere daha. İnsanlığın yıldızlara tekrar erişip erişmemesi onun elinde artık. Güneş ise bir gün ölecek elbette. Peki, Yeni Güneş doğacak mı yine?

Özerkin Hisarı, tek bedende birden fazla ömrün kitabı.

78- Koyunlar Yukarı Bakar (The Sheep Look Up) / John Brunner

Bilimkurgu yazınının başlıca kâhinlerinden biri olan John Brunner, aynı zamanda türün en deneysel ve yenilikçi eserlerine imza atmış bir yazar. Koyunlar Yukarı Bakar ise yazarın en dehşet verici kehanetlerinden biri.

İki dünya savaşının ve sanayileşmenin ardından hava kirliliği öyle bir seviyededir ki insanlar maske takmadan açık havada yürüyemez hâle gelmiştir. Tarımda ve hayvancılıkta kullanılan toksik maddeler yüzünden bebeklerin ölüm oranları artmış, doğum kusurları ve fiziksel hastalıklar normal sayılmaya başlamıştır. Büyük şirketler her türlü kâr için savaşırken, yozlaşmış hükümet görevlileriyse cebini doldurmanın peşindedir.

Çevreci Austin Train yaptığı kehanet niteliğindeki uyarıların ardından gördüğü tepkiler yüzünden firardadır. Radikal çevreci gruplar onun liderliğini ve manifestosunu benimsemişken hükümet ise onu ortadan kaldırmanın planlarını kurmaktadır. Medyanın tek derdi ise reyting kaygısıdır. Çok az insan dünyanın geleceğinin, insanlığın kirli parmakları arasından kayıp gitmekte olduğunun farkındadır.

İnsanlık olarak çevreye verdiğimiz zararı geri alabilir miyiz? Yoksa her şey için artık çok mu geç kaldık?

Koyunlar Yukarı Bakar, günümüzün ve geleceğimizin otopsisi.

79- Bir Kadın Astronotun Anıları (Memoirs of a Spacewoman) / Naomi Mitchison

İncelemesini Oku

Cinsiyet, kürtaj, doğum kontrolü ve özgür aşk gibi konularda tartışmalı eserlere imza atan, tüm hayatını aktivizme adayan Naomi Mitchison aynı zamanda feminist bilimkurgu edebiyatının önemli eserlerinden birini kaleme alan cesur bir yazar. Bir Kadın Astronotun Anıları da Mitchison’ın dönemine göre ilerici fikirlerini sakin dille anlattığı, geleneksel anneliği sorgulayan, şaşırtıcı bir roman.

İnsanlık yıldızlara seyahat etmiş ve hiç de yalnız olmadığını öğrenmiştir. Farklı gezegenlere yapılan yolculuklarda birbirinden farklı uzaylı yaşam türleriyle karşılaşan insanlar dikkatlerini bu canlılarla iletişim kurmaya yoğunlaştırmıştır.

Bir iletişimci ve kâşif olan Mary uzak galaksilere yaptığı seyahatlerde karşılaştığı yaşam formlarına karşı müthiş bir tutku ve şefkatle doludur. Ama uzay araştırmalarında birinci kural müdahale etmemektir. Yine de Mary’nin gezilerine duygusal karmaşa eşlik eder. Zamanla hayattaki yerini bulurken kendi kadınlığını da keşfedecektir.

İnsanlardan çok daha farklı bir biyolojiye sahip canlılarla iletişim kurmak ve anlaşabilmek mümkün müdür? Peki insanlarla hayvanlar arasında eşit bir ilişki söz konusu olabilir mi?

Bir Kadın Astronotun Anıları, geleneksel değer yargılarını yerle yeksan eden bir hatırat.

80- Cennetin Çeşmeleri (The Fountains of Paradise) / Arthur C. Clarke

İncelemesini Oku

Arthur C. Clarke, bilimi edebiyatla eşsizce birleştiren, bilimkurgunun üç büyük ustasından biri. Cennetin Çeşmeleri ise bilimin popüler “uzay asansörü” fikrini, kurgusal bir tarihin merceğinden insanın gelişime duyduğu tutkuyla harmanlayarak ele alan bir şaheser.

22. yüzyılda her türlü teknolojik ilerleme gerçekleşmiş ama uzaya erişimde verimsiz ve çevreyi kirleten roketlerin ötesine geçilememiştir. Vannevar Morgan’ın hayali ise tüm zamanların en büyük mühendislik harikasını –36 bin kilometre yüksekliğindeki bir asansörü– kullanarak Dünya’yı yıldızlara bağlamaktır.

Fakat Morgan’ın sayısız teknik, politik ve ekonomik sorunun üstesinden gelmesi ve Tanrı’nın gazabını dindirmesi gerekiyordur çünkü Yörünge Kulesi’ne uygun tek yer ekvatordaki Kutsal Sri Kanda Dağı’nın tepesidir.

Tam iki bin yıldır ölümlülerin ihtişamından korunan Sri Kanda’yı Morgan fethedebilecek midir? Yoksa buna kalkışan tüm kral ve prensler gibi ölümüne mi koşmaktadır?

Cennetin Çeşmeleri, hem tanrılara hem de evrenin kanunlarına karşı verilen bir mücadele.

Yazar: Bahri Doğukan Şahin

1995, Erzurum. Kitap okur, belgesel izler, sinema, felsefe ve bilimkurguyla ilgilenir, öykü yazar. Kayıp Rıhtım'da başladığı yazarlık serüvenine, Fantastik Canavarlar ve Bilimkurgu Kulübü gibi internet sitelerinde ve çeşitli dergilerde devam etmekte. bahridogukan@gmail.com

İlginizi Çekebilir

simdi-ve-daima-kapak

Bir Başlangıç Kitabı: Şimdi ve Daima

Türü ne olursa olsun, yeni bir yazarı okumaya karar verdiğinizde ilk işiniz bir kitap seçmek. …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et