“Bizler evrensel kardeşliğe inanırız. Barışın ve uzlaşmanın nefrete ve savaşa galip geleceğine inanırız, insanın her şeyin ölçüsü olması gerektiğini düşünürüz. İlerlemeye, daha iyi yarınlara ve bilimin gücüne inanırız.”
Günümüzde Ukrayna sınırları içindeki Lwöw’de doğan Lem, 2 Dünya Savaşı’na birinci gözden şahit olan yazarlardan biridir. Savaş nedeniyle eğitim, iş ve aile hayatı birçok açıdan köklü değişiklilere uğramış, savaş yıllarında toplama kamplarında gördüklerinin ardından doktorluk yapmayı reddederek kendisini bilime ve sanata adamayı seçmiştir. Psikoloji, sosyoloji, iletişim ve felsefeye oldukça meraklı olan Lem, kaleme aldığı romanlarında bu alanlara yoğunlaşsa da, birçok eserinde bilimkurgu unsurları kullanmış ve bu durum kendisini bir bilimkurgu yazarı yapmaya yetmiştir. Lem, 11 yıl önce, 2006 yılında Krakow’da yaşama veda etmiştir.
İlk romanı Mars’tan Gelen Adam 1946 yılında Nowy Świat Przygód (Yeni Dünya Maceraları) isimli dergide tefrika olarak yayımlanmıştır. Bir yayınevi tarafından yayımlanan ilk romanı ise 1951’de Astronauci (Astronot) ismiyle okurlarıyla buluşmuştur. Ardından peş peşe kaleme aldığı Yıldız Güncesi, Dönüşüm Hastanesi, Dünya’da Barış, Fiyasko, Aden gibi romanlarıyla iyiden iyiye bilinirliğini arttıran Lem’i tüm dünyaya tanıtan en önemli eseri ise şüphesiz Solaris’tir. Bilimkurgunun aristokratı unvanıyla bilinen Stanislaw Lem, günümüzde bilimkurgu edebiyatının en önemli yazarları arasında görülmeye devam ediyor. Yazdığı eserlerle ölümününden 11 yıl sonra dahi birçok ülkede keyifle okunan yazarın Türkiye’de de 3 farklı yayınevinden olmak üzere toplamda 18 farklı kitabı yer alıyor. En bilinen 3 kitabı ise kuşkusuz Solaris, Aden ve Gelecekbilim Kongresi’dir.
Ijon Ticyh, Eleştiri ve İroni
Lem, yaşadığı dönemde dünyada ve Polonya’da yaşananları eserlerine birer malzeme unsuru olarak eklemiş ve bazı eserlerinde bizzat kendi hükümetini bile eleştirmiştir. Dönüşüm Hastanesi ve Gelecekbilim Kongresi gibi yapıtları direkt sansüre maruz kalmasa bile, basımları ertelenmiş, basıldığında ise insanların okumamaları için çalışmalar yürütülmüştür.
Ijon Ticyh isimli bir kahraman yaratan Lem, Yıldız Güncesi, Dünya’da Barış ve Gelecekbilim Kongresi gibi yapıtlarında onun aracılığıyla eleştiri ve ironi dozu yüksek öykülere imza atmıştır. Ijon, Lem’in kullanmaktan en keyif aldığı karakterlerin başında gelir ve yer aldığı hikayelerde mizah ve kara mizah hat safhadadır. Evrenin en ücra köşelerine bile giden Ijon, gittiği her yerde bu kimliğini sürdürmektedir.
Yıldız Güncesi’ni yazarken Lem’e ilham veren veya vermiş olabileceği düşünülebilecek kitaplar arasında Ben, Robot‘u sayabiliriz. Daha doğrusu Ben, Robot’ta ve başka Asimov öykülerinde de karşımıza çıkan iki kafadar ve eğlenceli karakter Gregory Powell ve Mike Donovan, Ijon Tichy’nin yaratımına zemin hazırlamış olabilirler. Ijon Tichy’nin yer aldığı öyküler, Mike ve Gregory’nin bulunduğu öykülerle aynı kökten geliyor gibi.
“Evet, düşününce, sadece insanın alçak olabileceğini bilmek rahatlatıcı bir şey.”
Yıldız Güncesi Hakkında
İlk olarak 1957 yılında yayımlanan Yıldız Güncesi, Ijon Tichy’nin bilimkurgu okurları ile ilk kez buluştuğu eserdir aynı zamanda. Ijon’un ağzından okuduğumuz öyküler aslında bir nevi günce özelliği de taşımaktadır. Ijon, evrende birçok galaksi ve gezegene gitmekte ve yaşadıkları maceraları eğlenceli bir üslupla kaleme almaktadır. Galaktik Almanak ve Profeör Tarantoga’nın yardımlarıyla birçok yıldız sistemine yolculuklar düzenleyen Ijon Ticyh, gittiği her gezegeni ve orada yaşayan canlılarla olan iletişimini günlük şeklinde not etmektedir.
Uzay ve zamanda eşsiz yolculuklara çıkan Ijon’un başına kimi zaman büyük sorunlar da gelmiyor değil. Hepsinden pratik zekası yardımıyla sıyrılan Ijon, zaman zaman çok sevdiği gezegeni Dünya’ya dönerek biraz dinlenmeyi de ihmal etmiyor. Robotlarla dolu bir uygarlığın yaşadığı gezegende başına gelmedik kalmayan Ijon’u hemen ardından yaşayan tüm canlıların 24 saatte bir farklı kişiliklere büründüğü bambaşka bir gezegende görmekteyiz. Kimi zaman kendisini uzayın derinliklerinde zaman girdapları içinde bulan Ijon Ticyh, bazen de gelecekten gelen kendisiyle büyük bir tartışma içine girmektedir. Devasa yıldız sistemlerinden, minik gezegenlere dek birçok noktaya seyahat eden Ijon’un maceralarının her biri bilimkurguyu seven her okura oldukça keyifli anlar yaşatmaktadır.
Yıldız Güncesi Türkiye’de 2001 yılında İletişim Yayınları aracılığıyla yayımlanmıştır. İngilizce çeviriden dilimize aktarılan kitabın çevirmeni ise Sevil Cerit’tir. Kitabın ruhunu minimal anlamda harika bir şekilde kapak resmine döken kişi ise tıpkı öteki Lem kitaplarında olduğu gibi Erdal Alay’dan başkası değildir.
Başka Yazarlara ilham Veren Hayal Gücü Yüksek Bir Yazar
Dünya çapında bilinen Solaris, Aden gibi yapıtlarına oranla biraz geri planda kalan Yıldız Güncesi’nin okunduğu vakit onlardan geri kalır bir yanının olmadığı anlaşılmaktadır. Eser, ileride yayımlanacak olan ve günümüzde kült olarak bilinen bazı bilimkurgu romanlarına da büyük bir esin kaynağı olmuştur. Bunlardan en önemlisi şüphesiz Douglas Adams’ın, Yıldız Güncesi’nden yaklaşık 25 yıl sonra kaleme aldığı Otostopçunun Galaksi Rehberi’dir.
Romanın ana kahramanı Arthur Dent, Ijon Tichy’i, manik depresif robot Marvin ise bazı yönlerden Lem’in robotlarını andırmaktadır. Her iki romanın ana izleği de evrende çıkılan mizah dozu yüksek yolculuklardır.
“Ne var ki, akıl çeşitlilik demektir, dolayısıyla geleneğe aykırı fikirler de içerir.”
Dil ve İletişim Konularına Olan Düşkünlüğü
Lem’in unutulmaz karakteri Ijon Tichy’i daha önce Türkiye’de de yayımlanmış olan 2 kitapta daha görmekteyiz: Gelecekbilim Kongresi ve Dünya’da Barış. Tıpkı Yıldız Güncesi’nde olduğu gibi yine aynı hiciv ve eleştiri gücünü bu kitaplarda da okumaktayız. Ijon’un başrolde olduğu başka kitaplar da bulunsa da, Türkiye’de henüz yayımlanmamışlardır.
Kitabın, Gelecekbilim Kongresi ile olan benzerliği bununla da sınırlı değil. Dil ve iletişim konularına takıntılı olan Lem’in yeni kelimeler türetmesine Yıldız Güncesi’nde de bolca rastlamaktayız. Adeta bir dilbilimci gibi ürettiği yeni kelimeleri öyküsüne başarılı bir şekilde yediren Lem, okurunu gülümsetmesinin yanı sıra, toplumsal ve dini meselelere de inceden dokundurmayı ihmal etmiyor.
Yolculuklar Hakkında Kısaca
12 farklı yolculuk okurlara toplamda 12 farklı öykü vaat ediyor. Her birinde türlü garipliklerle karşı karşıya kalan Tichy’nin anılarını okumak oldukça keyifli anlar yaşatıyor. Sırasıyla yolculuklara değinmek gerekirse eğer:
Yedinci Yolculuk: Bir pazartesi günü, nisanın ikisinde Betelgeuse yakınlarında meydana gelen olayda Ijon’un uzay gemisine küçük bir göktaşı çarpar ve gemi manevra yeteneğini yitirir. Bu olayın ardından bir zaman girdabına düşen Ijon, gelecek ve geçmişten gelen Ijon Ticyh’ler ile birlikte komik bir maceranın içine atılır ve bu durumdan kurtulmaya çalışır.
Sekizinci Yolculuk: Ijon Tichy bu anısında Birleşmiş Gezegenler’in galaksilerarası düzenlenen bir toplantısına Dünya gezegenini temsilen katılır. Lem bu öyküsünde bizzat “insan”ı hedef alıyor ve dışarıdan bakan farklı canlılar için insanların konumunu irdeliyor.
On Birinci Yolculuk: Belki de kitaptaki en sert eleştirilerin yer aldığı bir öykü olarak tanımlamak mümkün bu yolculuğu. Lem bu sefer balyozunu iktidar, siyaset, yönetim gibi olgulara indiriyor. Ve tabii ki bu olguların arkasında yer alan biz insanlar da nasibimizi alıyoruz.
Robotlarla dolu bir uygarlığın yer aldığı gezegen ilk etapta aklımıza Lem’in bir diğer kitabını, Yenilmez‘i getirse de, öyküyü okudukça işin öyle olmadığı anlaşılıyor. Bu gezegene yolculuk eden Ijon’un, gezegenin ardında yatan sır perdesini aralamasına şahit oluyoruz.
On İkinci Yolculuk: Ijon Tichy’den sonra kitabın bir diğer önemli karakteri pek fazla karşımıza çıkmasa da Profesör Tarantoga’dır. Profesörün icat ettiği zaman yavaşlatıcı ve hızlandırıcı aletini kullanmaya karar veren Ijon Ticy, 30 ışık yılı uzaklıktaki Amauropia adlı ilginç canlılarla dolu bir gezegene seyahat eder.
On Üçüncü Yolculuk: Fatamiasma isimli gezegene doğru yolculuğa çıkan Ijon, Pinta ve Panta isimli gezegenlerde birçok macera yaşar. Amacı ise “Bay Oh” adıyla bilinen kişinin yaşadığı yere gitmektir.
On Dördüncü Yolculuk: Son zamanlarda evrende oldukça popüler bir hale gelen “elektrik beyin”den satın alan Ijon, yine kafasına göre bir yolculuğa çıkar. Enteropia isimli gezegene gelen ve Skuamp avına katılan Ijon’u burada çok şarşıtıcı gerçekler beklemektedir. Meteor yağmurları dolayısıyla ölen canlıların yedeklerinin oluşması ve buhar robotları bunlardan yalnızca ikisidir.
Yirminci Yolculuk: Bu öyküyü okuyan bilimkurgu okurlarının aklına şüphesiz Yıldız Güncesi’nden 2 yıl önce kaleme alınan Asimov’un başapıtlarından biri olan “Sonsuzluğun Sonu” romanı gelir.
Gelecekten gelen Ijon Tichy, geçmişteki halini geleceğe gönderir ve ona gelecekte zamanı düzenleme görevi verilir. Mizah dozu yüksek bu öyküde Dünya’nın önemli olaylarına atıfta bulunur Lem ve içinde bulunduğumuz zamanın aslında nasıl oluşmuş olduğunu hayalperest bir yaklaşımla ele alır.
Yirmi Birinci Yolculuk: Bu öyküde din ve inanç kavramlarına eleştirel bir gözle bakan Lem, mizah sosu da eklemeyi ihmal etmiyor.
Galaktik Almanak’ı inceleyen Ijon Tichy, bin ışık yılı uzaklıktaki dünya benzeri bir gezegende yaşayan canlıların fotoğraflarını görür ve hemen oraya gitmeye karar verir. Teknolojik anlamda bir hayli gelişen gezegen halkı istediği zaman istediği şekilde evrim geçirebilmektedir. Dini inançların bir hayli fazla olduğu gezegende Ijon din adamları ile uzun bir sohbete girişecektir.
Yirmi İkinci Yolculuk: Evrenin çeşitli noktalarına sürekli seyahatler düzenleyen Ijon bu gezilerinde bazı önemli eşyalarını da kaybetmektedir. Çok değer verdiği çakısını büyük bir yıldız sisteminde kaybeder ve birbirine çok benzeyen yüzlerce gezegen arasında Satelline ismindekini bulmaya çalışır.
Yirmi Üçüncü Yolculuk: Profesör Tarantoga’nın Kosmozooloji kitabında karşısına çıkan çok ufak bir gezegene gitme kararı alan Ijon, bu isteğini bir an önce yerine getirmek için uzay gemisine atlar ve yine kendisinde derin uzayda, yıldızlar arasında bulur.
Yirmi Beşinci Yolculuk: Tairia kayalık bir gezegendir ve evrendeki ünü bir hayli kötüdür. Teffetum ile Mufta gezegenleri arasında uçuş yapan pilotlara bir şeyler saldırır ve Profesör Tarantoga bu şeylerin ne olduğunu bulmak için çalışmalara başlar. Çıkan sonuç ise okurların kahkaka atmasına sebep olacaktır şüphesiz.
Yirmi Sekizinci Yolculuk: Ijon Tichy bu kitaptaki son yolculuğunda yazdığı günceyi tamamlamasının ardından uzay boşluğuna bırakacağını söyler ve aile soy ağacından bahsetmeye başlar.
Burada yazdığı anılara inanmamayı seçen insanlar için Ijon’un bir de sitemi vardır:
“Ama işte insanlar böyledir; burada anlattıklarım gibi tamamen gerçek olan bir şeye değil, en olmadık yalana seve seve kanarlar.”
Son Söz
Yıldız Güncesi, Stanislaw Lem’in ilk dönem eserlerinden biri olmasına rağmen sonradan yazdığı birçok kitabından daha iyi olduğu bilimkurgu camiasında sıklıkla dile getirilmektedir. Her bilimkurgu okurunun Lem gibi bu türe büyük hizmetler vermiş bir yazarı tanıması ve ardından da Ijon Tichy gibi bir karakterle tanışması için Yıldız Güncesi’ni okuması elzemdir. Lem, mizahi bilimkurgu dendiğinde de ilk sıralarda gelen bir yazardır, bilimsel yönü güçlü bilimkurgu dendiğinde de. Birçok açıdan türün en iyi kalemlerinden biri olan Lem’in her kitabı okunmaya değerdir.