Görevimiz Uzay Boşluğu

Frank Herbert’tan Görevimiz: Uzay Boşluğu

“Bir savaş uçağını uçurması için yapay zekaya güvenir miydiniz?”

Bu tehlikeli konuya girmeden önce gerekli bilimsel testleri ve değerlendirmeleri yapalım diyebilirsiniz. Yine de sonuç tam olarak bilinemeyecektir. Orijinal adı Destination: Void olan Görevimiz: Uzay Boşluğu, ilk olarak Galaxy Magazine dergisinde “Do I Wake or Dreaming” adı ile Ağustos 1965’te ortaya çıktı. Bu isim, yazarın “The Eyes of Heisenberg” eserini de çağrıştırdığı için daha sonra şimdiki haline değiştirildi. Hikayenin bugünkü şeklini alması da 1978 baskısıyla gerçekleşti. Bu, 1965 versiyonunun genişletilmiş bir baskısıydı. Eserin dilimize kazandırılması ise, yazarın diğer bazı kitaplarını da çeviren Sarmal Yayınevi sayesinde oldu.

Kitap tek başına okunabileceği gibi, devam hikayeleri olan ve Pandora serisi olarak da bilinen The Jesus Incident (1979), The Lazarus Effect (1983) ve The Ascension Factor (1988) kitaplarının bir parçası olarak da okunabilir.  Malesef ki yazarın Bill Ransom ile birlikte kaleme aldığı bu devam eserleri dilimize çevrilmemiştir. Frank Herbert, Dune serisinden aşina olduğumuz üzere, Göremiz: Uzay Boşluğu’nda da bilinç konusuna yoğunlaşır.

Görevimiz-Uzay-Boşluğu

Kitabın kurgusuna göre, gelecekte insanoğlu yapay zeka geliştirmeyi bir kez gerçekleştirmiş ve bu da felaketle sonuçlanmıştır. Hikayenin geçtiği zamanda proje, Ay yüzeyinde merkezi bulunan bir üsten yönetilmektedir ve yaratılan yedinci yapay bilinç denemesine ayna tutmaktadır. Her seferinde bilim insanları bir grup klon yetiştirirler. Bu klonlar diğer insanlardan izole edilir ve Tau Ceti sistemi etrafındaki bir gezegeni kolonize etmek için gönderilen uzay gemisinin mürettebatı olduklarına inandırılırlar. Esasında Tau Ceti sistemindeki hiçbir gezegen yaşanabilir değildir.

Uzay gemisinin sisteme varması yüzlerce yıl alacaktır ve ekibin çoğu bu süreyi uykuda geçirecektir. Altıncı geminin ekibi ile birlikte binlerce klon uykudadır ve bu klonlar yeni koloniyi oluşturacaktır. Gerektiğinde, mürettebattan ölenler olursa bu uyuyanlar da ölenlerin yerine geçecektir. Uçuş ekibi sadece gemiyi ve koloniyi gözetmekle görevlidir. Gemi, OAM (Organik Akıl Merkezi) olarak adlandırılan bedensiz bir beyin tarafından yönetilmektedir. Klonlar, başarı oranını arttırmak için farklı uzmanlıklara sahip olarak ve aynı zamanda psikolojik nedenlerden dolayı birbirlerine destek çıkacak şekilde özenle seçilip yetiştirilmişlerdir.

241

Ekipte OAM’nin başarısız olacağını bilen bir papaz ve psikiyatrist Raja Flattery de bulunmaktadır. Flattery, testin doğasını ve bundan önceki altı testin de başarısızlıkla sonuçlandığını bilmektedir. Dünyadaki güvenli ortam nedeniyle yaratılamayan yüksek baskının gerekli şartlar sağlanıp ortaya çıktığında (uzay ve zorunlu kriz anları), zorunluluklardan dolayı yaratıcılığın kendini göstereceğine inanmaktadır. “Dünyalı 7” adlı gemi yine beklendiği gibi OAM’nin kendini kaybetmesi sonrasında uzayda sürüklenmeye başlar ve önceki benzerlerinden hiç umulmadık bir başarı sergiler.

Bu başarı aynı zamanda, hikayenin devamı niteliğindeki Pandora serisinin ilk kitabı The Jesus Incident‘ın başlangıç noktasıdır. Dolayısıyla, İngilizce bilenlerin seriye ait kitapları olay örgüsüne göre okumaları önerilir.

Yazar: Hamdi Güzeliş

Makine Mühendisi. Dağların, newage müziğin ve bilimkurgunun uzun yıllardır tutkunu. "Turk Seti Team" üyesi.

İlginizi Çekebilir

dune

Önemli Olaylarıyla Dune Romanının Öncesinde Yaşananlar

Dune evreni, günümüzden 20.000 yıl sonrasına uzanan zaman çizelgesiyle gelmiş geçmiş en iddialı bilimkurgu evrenlerinden …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin