dune

Evrenin Eşsiz Çöl Gezegeni: Dune

Usta yazar Frank Herbert‘in kaleminden çıkan destansı roman Dune, bilinenin aksine ne Atreides Hanedanı’nı, ne Fremenler’i, ne Muad’Dib’i, ne Kuisatz Haderah’ı, ne Bene Gesserit’i, ne imparatorluğu, ne de Paul Atreides’i anlatır. Eser aslında Dune adıyla anılan Arrakis gezegenini anlatmaktadır. Aynı zamanda gezegen, Rakis adını Tanrı İmparator Leto II‘nin ölümünden sonra almıştır. Arrakis gezegenini anlayabilmek için gezegenin tarihini bilmek gerekir. Bu yazıda sizlere, her yönüyle Dune’u anlatmaya ve hakkında ayrıntılı bilgiler vermeye çalıştık.

Arrakis, eski imparatorluğun uzak köşesindeki Canopus Sistemi’nin üçüncü gezegenidir. Krelln ve Arvon adında iki uydusu bulunmaktadır. Arrakis, yaygın inanışın aksine ezelden beri çöl olan bir gezegen değildi. Çok önceleri, memelilerin ve hiçbir gezegende görülemeyecek büyüklükte sürüngenlerin oluşumuna izin verecek atmosfere, karasal aktivitelere ve denize sahipti. Ancak bu gezegenin başına gelen korkunç bir olay, tüm ekosistemini altüst etmeye yetti. Öyle ki, bir kuyruklu yıldızın çarpması sonucu gezegenin okyanusları buharlaşmış ve atmosferi büyük hasara uğramıştır. Söz konusu yıkımın ardından, bazı solucan cinsleri, plankton çeşitleri, mikroorganizmalar ve kum alabalıklarının ataları dışında pek fazla canlı türü kalmamıştır. Bunların üzerine eklenen volkanik aktiviteler de gezegenin su tutma ihtimalini tamamen ortadan kaldırmış ve oksijen oranı, canlılar için kritik seviyelerin çok altına düşmüştür. Ne var ki bir süre sonra oksijen seviyesinde düzenli bir artış yaşanmıştır. Buna, kum solucanlarının metabolizma faaliyetlerinin neden olduğu sanılmaktadır.

maxresdefault
Arrakis semalarında Krelln ve Arvon uyduları…

Arrakis’in çok önceleri 3 doğal uydusunun bulunduğu; ancak gezegenin ekvatoruna paralel hareket eden uydunun, kuyruklu yıldızın çarpması sonucu parçalanarak gezegene düştüğü tahmin edilmektedir. Oksijenin, tekrar memeli hayvanların açık havada soluyabileceği seviyeye ulaşmasından milyonlarca yıl sonra, gezegen üzerinde eski imparatorluğa bağlı birkaç gezegen bilimci ve onların laboratuarları dışında pek bir şey yoktu. Titanlar‘ın yükselişiyle birlikte imparatorluk, gezegeni terk etti ve yıldızlararası seyahat bu dönemde büyük bir düşüşe geçti.

Daha sonra ZenSünni gezginlerinin, Titanlar ve onların robot savaşçılarından kaçışı nedeniyle gezegen kolonize olmaya başlamıştır. Hatta gezegendeki bilinen hayvan ve bitki türlerinden pek çoğunun, ZenSünni’ler tarafından getirildiğine inanılmaktadır. İlk zamanlarda uzay limanının etrafında toplanmış halde çölden topladıkları her şeyi tüccarlara satarak yaşayan bu gezginler, o dönemde kum solucanlarına da şeytan gözüyle bakmışlardır.

Fremen ismi ve oluşumu ise, Naib tarafından Siyeç’ten sürülen Selim ile başlamıştır. Selim suçsuzdu, naibine kızgın bir şekilde normal yaşamına dönmeyi reddetti. Kum solucanına ilk binmeyi öğrenen oydu. Artık o “Solucan Sürücüsü Selim” olarak biliniyordu. Zamanla Siyeç’ten sürülenler Selim’in etrafında toplanmaya başladı. Selim’in oluşturduğu yeni oluşumda Kum Solucanlarının tanrısal bir rolü vardı. Onlarca yıl içinde Selim’in grubu, İsmail tarafından yönetilen ve Poritrin‘den kaçan Zenşii grubu ile birleşti. İsmail kendisine Free Men (Özgür İnsan) adını verdi. Yıllar sonra bu grup ikiye ayrıldı ve bir kısmı çölde göçebe yaşamı tercih ederken, geride kalanı da diğer nüfusa katılarak daha kolay bir yaşama yöneldi. Böylece de Fremen ismi toplumun tümüne yayılmış oldu.

calling_the_maker_by_toadz-d46g8e3

Gezegenin sert iklimi Fremenler’in kültürünü derinden etkilemiştir. Fremenler, başta su olmak üzere, enerji ve kaynak kullanımında son derece tutumlu bir yaşam sürmektedir. Buna ek olarak, geçmişlerinde yaşadıkları zulüm de onları zorunlu olarak çok iyi birer savaşçı yapmıştır. Bu durum onları, gezegen dışından gelen teknolojik ve düzenli ordulara karşı bile zor rakip haline getirmiştir. Bir Naib tarafından yönetilen Fremenler, gezegendeki kaya oluşumlarını ev olarak kullanır ve ortak kardeşlik anlayışı ile yaşamlarını sürdürürler. Çoğu su ve bahar ticareti ile uğraşan diğer insanlar ise, kalabalık nüfusların bir arada kaldığı şehirlerde yaşamakta ve hayatlarını bu şekilde kazanmaktadırlar.

Arrakis’in her şeyi kavuran sıcak ve kuru iklimi nedeniyle, çok az sayıda canlı türü hayatta kalırken, derin çölde ise, kum solucanlarının yaşam çevrimi sayesinde bazı yaşam formaları da hayata tutunabilmiştir. Kum solucanları bahar üretiminde büyük rol oynar ve kendi bölgelerini insanlara ve diğer tüm yaşamlara karşı korurlar.

Baharın keşfedilmesinden önce de Arrakis yine stratejik açıdan önemli bir gezgendi. Baharın sağladığı uzak uzay seyahati avantajı sayesinde gezegenin önemi birden artmış ve Corrino İmparatorluğu döneminde en önemli gezegen haline gelmiştir. Baharın uzak uzay seyahatlerini sağlamasının yanında, Bene Gesserit gibi toplulukların şekillenmesinde de rolü büyüktür. En önemli maddenin tek kaynağının Arrakis olması, Corrino Hanedanı’nı alternatifini üretme çabasına itse de, ne yapılırsa yapılsın diğer gezegenlere taşınan kum solucanları ölüyordu. İmparator’un emri ile gezegenin ekosistemini incelemek üzere Gezegen Bilimcisi Pardot Kynes gezegene gönderildi. Fremen halkı, Pardot Kynes’in su dolu vücudundan ve bilgeliğinden çok etkilendi ve onu kendi liderleri yaptı. Pardot Kynes, gezegene ilk bastığı andan itibaren Fremenler’le çok yakından ilgilenmiş, Fremen kültürünü özümsemiş ve kendisi de bir Fremen haline gelmiştir. Bu durumu İmparator’dan uzun süre gizlemiş ve bir Fremen’le evlenerek çocuk sahibi bile olmuştur. Ancak kendisine seçtiği bu yaşam tarzı ölümüne yol açmıştır. Liet Kynes, Pardot Kynes’in öz oğludur. Pardot Kynes, oğluna kendi bilgilerini ve gezegeni tekrar yeşil bir cennete dönüştürmek için yapılması gereken planları miras bırakmıştır.

Дюна-Dune-фримены-Глаза-Ибада-2230244

10,191 yılında Atreides ailesi gezegenin yönetimine gelmiş ve iki yıl sonra patlak veren cihad sonrası Paul Muad’Dib Atreides, tüm evrenin imparatoru olarak tahta oturmuştur.

Paul’ün de hayallerinden biri olan gezegeni tekrar yeşil bir gezegen haline dönüştürme işlemi başlamış ve birkaç bin yıl süren işlemlerin ardından Arrakis, Pardot Kynes’in öngördüğü gibi yeşil bir gezegene dönüşmüştür. Gezegende sadece Leto II‘nin sarayının içinde bulunduğu Sareer Çölü kalmıştı. Yaklaşık 3500 yıl kadar sonra, içinde yaşadığı koruyucu duvarın suikast sonucu yıkılması sonucu Leto, Idaho Nehri’ne düşerek ölmüştür. Leto II’nin vücudu suda parçalarına ayrılarak tekrar kum solucanı çevrimini oluşturacak şekilde kum alabalığına dönüşmüştür.

Takip eden 1500 yıl içinde gezegen yavaş yavaş tekrar çöl haline gelmiş, bu süre içinde tüm bilinen yerlerin isimleri de kısalmıştır. Arrakis, “Rakkis”; Arrakeen ise kısaca “Keen” olarak yeniden isimlendirilmiştir. Leto’nun ölümünün ardından gezegenin kontrolü, Leto’nun Balıklarla Konuşanları , Rakyan rahipleri ve Bene Gesseritler’in eline geçmiştir.

Killing_Horizon_Concept_Art_RocketAttack

Arrakis’i anlamak için gezegenin tarihini bilmek ne kadar önemliyse, baharın nasıl oluştuğunu bilmek de o derece önemlidir. Gezegenin ilk çöle dönüşme sürecinde hayatta kalan nadir canlılardan biri de kumalabalıkları idi. Kumalabalıkları, 7 derece sıcaklık sınırının altındaki gözenekli katmanlarda yaşayan, keselerinde su biriktiren bir kum yüzücüsüdürler. Her bahar püskürtüsünde, bu su hırsızlarından milyonlarcası ölüyordu. Sıcaklıktaki beş derecelik bir değişim onları öldürmeye yetiyordu. Hayatta kalanlar, altı yıl içinde küçük (yaklaşık üç metre uzunluğunda) kum solucanlarına dönüşmek üzere yarı pasif bir kese uykusuna yatıyordu. Bunlardan yalnızca birkaçı, daha büyük kardeşlerinden ve ön-bahar su kabarcıklarından kurtulup dev Şeyh-Hulud’lar olarak olgunluğa erişiyordu. Ab-ı Hayat diye adlandırdıkları bilinç spektrumu uyuşturucusunu üretmek için, Küçük Erg’in az bulunur “bodur solucanı”nı boğan Fremenler, suyun Şeyh-Hulud için zehirli olduğunu uzun süredir bilmekteydiler. “Bodur solucan“, Şeyh-Hulud’un yalnızca dokuz metre uzunluğa erişen ilkel bir formudur.

İşte şimdi çevrimsel ilişkiyi elde etmişlerdi: Küçük yaratanın Şeyh-Hulud’a; Şeyh-Hulud’un ise kum planktonu denen mikroskobik canlıların üzerine besleyici baharı saçması; kum planktonunun da Şeyh-Hulud için yiyecek, büyüme, tünel kazma, küçük yaratanlar haline gelmesi, baharın oluşum sürecindeki ana katmanlardır.

İşte evrendeki en değerli madde bahar böyle oluşuyordu…

Yazar: Hamdi Güzeliş

Makine Mühendisi. Dağların, newage müziğin ve bilimkurgunun uzun yıllardır tutkunu. "Turk Seti Team" üyesi.

İlginizi Çekebilir

bilimkurgu film muzik

Soundtrack’leriyle Hatırlanan Bilimkurgu Filmleri #2

Yazı dizimizin ilkinde müzikleriyle sinema tarihine adını yazdırmış 10 filmi listelemiştik. Kimi kültleşmiş filmlerin soundtrackleri …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et