philip-k-dick

Philip K. Dick’in Kurgusu Modern Bilime Nasıl Ulaştı?

Tıpkı diğer bütün büyük bilimkurgu yazarları gibi, Philip K. Dick de geleceği hayal ve inşa etme konusunda koca bir nesli etkiledi. Henüz dünya üzerinde var olmayan teknolojik gelişmeleri işleyen bilimkurgu kitapları ve kısa hikayeleri 50’li ve 60’lı yıllarda yayımlandı. Bu eserlerde duygusal robotlar, suçu öngören mutantlar, manipule edilmiş bellekler ve daha nicesi bulunuyordu. Dick’in eserlerinde sık sık kendi insanlık anlayışı ve bazen de gerçeklikle mücadele eden bir kahraman görmek mümkün. Yapımcılar Dick’e ait bu kişisel yolculukları beyaz perdeye aktararak Blade Runner, Azınlık Raporu, Gerçeğe Çağrı gibi gişe rekorları kıran filmler yarattı.

Bugün Dick eserlerinin kalbinde yer alan bazı yenilikler gerçeğe dönüşmüş durumda. Yapay zekâ, metamateryaller, öngörülü algoritmalar, genetik mühendisliği, sanal gerçeklik ve daha fazlası modern toplumu yönlendiriyor. 2 Mart’ta Philip K. Dick’in ölümünün 27’inci yıl dönümü olacak. Bu da bizim için onun hayalini kurduğu teknolojileri ve bugünkü meslektaşlarının kendisi ile ilgili nasıl değerlendirmeler yaptığını incelemek için fırsat sundu.

Duygusal Robotlar

Dick’in 1968 tarihli Androidler Elektrikli Koyun Düşler Mi? isimli eserinde ödül avcısı olan baş karakter Rick Deckard kaçak androidleri arıyordu. (Bu hikaye 1982 yılında “Blade Runner” filmiyle seyirci karşısına çıktı, bunu takip eden film ise 2017 yılında) Bu hikayede empatik geri dönüşlere bağlı olarak bireylerin insan mı yoksa android mi olduğunu test eden ve Voigt-Kampff olarak adlandırılan bir test tasarlanmıştı. Ancak Deckard bazı insanların da empati yoksunu olması sebebiyle bunun da kötü bir test olduğunu fark ediyordu. Deckard’ın bir android olan Rachel Rosen’e aşık olmaya başlamasıyla insan ve robotlar arasındaki çizgi de giderek bulanıklaşıyordu.

Bilim insanları henüz, insanlar gibi duygu sahibi bir robot geliştiremedi. Ancak Voigt-Kampff testini andıran ve robotun zekasını sınayan bir test bulunuyor: Turing Testi. Bu test İngiliz matematikçi Alan Turing tarafından 1950’lerde bilgisayarın düşünüp düşünemediğini belirlemek için tasarlandı. Testte gerçek bir insan, hangisinin robot veya insan olduğunu bilmeden robot ve insanı sorguya çekiyor. Bilgisayarın buradaki temel hedefi, sorgulayan kişiyi kendisinin insan olduğunu düşündürtecek cevaplar vermek. Tech Times’ın haberine göre 2014 yılında 13 yaşında bir erkek çocuğunu andıran makine testi geçti. Ancak birçok bilim insanı Turing Testine karşı hâlâ eleştirel yaklaşıyor ve bilgisayarın bu testi geçmesinin onun insan beynine uyarlanabilen “genel yapay zeka” olduğunu garanti etmeyeceğini vurguluyor. Amerikalı önde gelen yatırımcı ve fütürist Ray Kurzweil, modern toplumun 2045 yılında “tekillik” olarak adlandırdığı bir geleceğe ulaşacağını öngörüyor. Ancak şimdiden refakatçi robotlar yaşlı insanlara destek olarak son zamanlarda epey popülerlik kazandı. Sonuç olarak, Philip K. Dick’in insan duygularının gerçekten çok karmaşık olduğu yönündeki tespitleri doğruydu.

Suçu Öngörme

Steven Spielberg

Dick 1956 tarihli “Azınlık Raporu” isimli kısa öyküsünde, polislerin “kahin” olarak adlandırılan üç mutantın raporuna dayanarak suçu ve suçluları çözdüğü bir dünya öne sürüyor. (Bu hikaye izleyicinin karşısına 2002 yılında Azınlık Raporu filmiyle çıktı) Hikâyede başkarakter John Allison Anderton, kendisini sistemin insanları henüz işlemedikleri suçlar sebebiyle tutukladığı bir paradoks ile yüzleşirken buluyor. Kahinler onun suç işleyeceğini öngördüğünde Anderton’ın hayatı da bir anda tepetaklak oluyor. Mutant kahinler gerçek hayatta yok, ancak bilim insanları suçu ve suçluyu öngörebilmek için bir yazılım geliştirdi. Bu programlardan bazıları halihazırda tutuklanmış olan bireyler için risk değerlendirmeleri yapıyor ve ceza adalet sisteminin üyelerine hapis süresinin ve uzunluğunun tayini konusunda yardım etmek için kullanılıyor.

Suçun nerede ve ne zaman oluşacağını öngörmek  için tasarlanan başka programlar da var. Bunu geçmişte işlenmiş olan suçların yer, zaman ve tipini inceleyerek ve daha sonra bir muhitin sosyoekonomik durumu dahil tüm diğer verileri birleştirerek yapıyor. Bu bilgiler polislere kaynakların etkin kullanımında ve polis memurlarını spesifik bölgelere konuşlandırılması konusunda yardımcı oluyor. Ancak bu risk değerlendirme ve suç öngörü programlarının da sınırları var. ProPublica tarafından 2016 yılında yapılmış olan bir soruşturmaya göre, bu programlardaki bazı verilerin azınlıklara karşı önyargılı olduğu tespit edildi. Mesela tutuklamaya dayanak olan algoritmanın, memurları tutuklama konusunda önyargılı olduğu ortaya çıktı.

Hafızayı Manipüle Etme

Dick’in 1966 tarihli “Sizin İçin Topyekün Hatırlayabiliriz” isimli öyküsünde ana karakter Douglas Quail’ın Mars’a gitme takıntısı vardı. Ancak eşi onun bu konudaki cesaretini sürekli kırıyordu. Sonra Quail bellek yükleme ile uğraşan bir şirkete ulaşmış ve bu şirkete kendi beynine Mars ile ilgili bir anı yüklemesi için ücret ödemişti.  Ancak ilerleyen kısımlarda konu oradan uzaklaşıyor ve okuyucuyu siyasi entrikalarla ve cinayetlerle yüzleştiriyordu. Bu öykü 1990 ve 2012 yıllarında Total Recall adıyla beyaz perdeye de uyarlandı. Son yıllarda bilim insanları, beynin nasıl çalıştığı ile ilgili bulgular açıklamaya başladı. Buldukları şeylerin bir gün doktorlara travma ve bağımlılık hikâyelerini yeniden yazma kabiliyeti verip vermeyeceği merak konusu. Örneğin optogenetik olarak adlandırılan bir sinirsel uyarı tekniği, laboratuvar fareleri üzerinde mevcut belleği silmek, uyarmak ve hatta yeniden oluşturmak için kullanıldı. Harvard Üniversitesi’nden bir ekip, farelerde mevcut olan belleği silip yerine farklı bir bellek yükleyebiliyordu. Massachusetts Institute of Technology’deki araştırmacılar ise farelerde kaybolan belleği geri almak için bu tekniğin kullanılabileceğini gösterdi. Daha sonra Autonomous University of Barcelona’dan başka bir ekip de bu yöntemin faredeki tehlikenin nerede oluşacağını fark etme yeteneğini arttırdığını ortaya koydu.

Ancak İnsanlar’ın durumu ne olacak? University of Southern California’dan araştırmacılar, insanların belleğini beyin yükleme ile geliştirebileceğine dair bir çalışma yayımladı. Çalışmanın gönüllüleri, epilepsi tedavisi için halihazırda yüklü elektrod almaya programlanmış kişilerdi. Bilim insanları ilk olarak hastaların beyin aktiveteleri ile ilgili veri topladı, daha sonra hangi beyin yapısının en iyi bellek performansıyla ilişkili olduğunu ortaya çıkardı. Son olarak da bu yapıyı takip etmesi için beyni uyaran elektrodları kullandı. Kısa dönem hafızanın yüzde 15, geniş dönem hafızanın ise yaklaşık yüzde 25 oranında geliştiği ortaya konuldu.

Sonuç olarak, Philip K. Dick bu öyküleri yazdığında uzaktan kumanda ve mikroçip  henüz bir innovasyon olarak ortaya çıkmaya başlamıştı. Onun hayal gücünde daha pek çok cevher gizli. Her şeyi öngörememiş olmasına rağmen, Dick’in geleceğe ilişkin görüşleri insanların teknolojiyle olan karmaşık ilişkisine ciddi katkı sağladı. Sonsuza kadar iki taraflı olarak kalacak olan bu bağlantı, her zaman bilimkurgunun merkezinde yer alacak…

Hazırlayan: Baran Can Kaya | Kaynak

Yazar: Konuk Yazar

Bu içerik bir konuk yazar tarafından üretilmiştir. Siz de sitemizin konuk yazarlarından biri olabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey, kaleme aldığınız bilimkurgu temalı makale ve öykülerinizi bilimkurgukulubu@gmail.com adresine göndermek. Editör onayından geçen yazılarınız burada yayımlanıp binlerce okurun beğenisine sunulacaktır. Gelin bu arşivi birlikte büyütelim...

İlginizi Çekebilir

bilimkurgu uzayli yaratik ahtapot

Erken Dönem Bilimkurgusunun Garip Uzaylıları

İnsanlığın uzaylılar hakkındaki fikirleri bin yıllar boyunca evrim geçirdi, ancak televizyon çağından önce bu fikirler …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et