Bir kütüphane düşleyin. Öyle ki 100 kitaptan oluşuyor ve kütüphanenin barındırdığı bu kitapları ancak 100 yıl sonra okuyabileceksiniz. Çünkü kitaplar da 100 yıl sonra basılacak ve basımda kağıt olarak kullanılmak üzere şimdiden bir ormanlık ağaç dikilmeye başlanmış. 2014’ten itibaren her yıl yeni bir yazarın bu projeye özel olarak yazdığı bir kitap kütüphaneye ekleniyor. 2114’e dek, adeta bir zaman kapsülü misali gizli tutulacak olan eserler, o yıl antoloji olarak basılarak okurlarla buluşacak. Bu bahsettiklerim bir kurmaca değil, Norveç’teki gerçek bir kütüphane projesi. Norveççe “Framtidsbiblioteket”, yani “Gelecek Kütüphanesi” olarak adlandırılan projenin resmi internet adresindeki ismi “The Future Library Project”. (1)
Kütüphanede Türkiye’den de –şimdilik- bir yazarın kitabı mevcut: 2018 yılında Elif Şafak’ın kaleme aldığı ve ancak 2114’te okuma şerefine nail olabileceğimiz “The Last Taboo” – “Son Tabu”. (Kitabın isminden tahmin yürütecek olursak, roman yamyamlık veya ensest ile ilgili olabilir.) İlk defa 2014’te, “Damızlık Kızın Öyküsü” romanıyla bilinen ünlü bilimkurgu yazarı Margaret Atwood’ın “Scribbler Moon” (Kötü Yazarlar Ayı/Uydusu) adını verdiği eseriyle katkı sunduğu Gelecek Kütüphanesi projesinde yer alan diğer yazarlar ise şöyle: Filme de çekilen bilimkurgu romanı Bulut Atlas’ın yazarı David Mitchell (İngiltere), Sjón (Norveç), Han Kang (Güney Kore) ve Karl Ove Knausgård (Norveç). Margaret Atwood’un bu “edebi zaman kapsülüne” hikayesini teslim ettiği anda çekilen videoyu ise buradan izleyebilirsiniz.
Projenin fikir annesi, İskoç görsel sanatçı Katie Paterson. Paterson daha önce de, yaptığı meteor heykelini Uluslararası Uzay İstasyonu’na (ISS) yollayarak bu heykelin Dünya yörüngesinde dolanan ilk sanat eseri olmasını sağlamıştı. (2) Sanatçı, bunun için Avrupa Uzay Ajansı’ndan yardım almıştı. Paterson, geçmişteki bazı performans sanatı çalışmalarında da kozmik konuları işlemişti. Uzayda gama ışını patlamaları sonucu yok olan galaksileri konfetilerle simgelediği “100 Billion Suns” (100 Milyar Güneş), Dünya’nın kendi ekseni etrafındaki dönüş süresine eşit olacak şekilde bir turunu 24 saatte tamamlayan bir ampulden oluşan “The Moonlight” (Ay Işığı) adlı eserlerini örnek verebiliriz. (3) Katie Paterson ile daha önce TRT World kanalı da Gelecek Kütüphanesi’ne dair İngilizce bir röportaj gerçekleştirmişti.
Gelecek Kütüphanesinin internet sitesinde verilen bilgiye göre, seçilecek yazarların bütün etnisitelerden ve değişik yaşlarda olması sağlanmaya çalışılmaktaymış. Ayrıca seçilen yazarların eserlerinde şimdiye dek “zaman” ve “hayal gücü” kavramlarının ön planda olması da başka bir kriter. Fakat açıkçası daha altıncı yıllarında kütüphanede ikinci kez Norveçli bir yazara yer vermeleri, acaba projede tıkanma mı yaşanmakta diye düşündürüyor. Böyle bir proje hakkında akla gelebilecek sorulardan birisi de elbette maddi sürdürülebilirliğine dair olacaktır. Kurulan bir vakıf aracılığıyla yönetilen proje için dileyenler, satın alacakları sertifikalar ile destek olabiliyorlar. Fiyatları 625 İngiliz Sterlininden (Yaklaşık 5400 TL) başlayan sertifikaların kağıtları da projenin ormanından sağlanıyor. (4) Üzerinde, 100 yıllık süreyi simgeleyen 100 adet ağaç halkasının yer aldığı sertifikalara sahip olanlar, 2114’te kitaplar yayımlandığında onların ilk ciltlerine sahip olacaklar. Torunlara bırakmak için ufuk açıcı bir miras, değil mi? Ya da bilimkurgu hayranı bir sevgiliye satın almak için. (Evet, bu bir gizli mesajdı. J)
Son derece yaratıcı bir fikri barındırmasına rağmen, Gelecek Kütüphanesi Projesi bazı eleştiriler de almış. 100 yıllık bir süre içinde yaşayacak okurlardan bu yazarların eserlerinin saklı tutulacağını söyleyen edebiyat eleştirmeni Maggie Tiede, bunun okurlara yapılmış büyük bir haksızlık olduğunu savunuyor. (5) Açıkçası, bunu zayıf bir eleştiri olarak görmekteyim. Çünkü Gelecek Kütüphanesi, yazarların davet üzerine kendi iradeleriyle katıldıkları bir proje ve bir anlamda sundukları eserler, bir asır sonrasındaki hayali okurlarına yazdıkları kişisel mektuplar hükmünde.
Benim kişisel olarak en büyük endişem, belki de 2114’te gezegenimizde o kitapları basabilecek kadar ağacın kalmayacak olması… Ya da o zamana dek gerçekleşecek küresel bir felaketin ardından insan soyunun tükenmesiyle, 2114’te o kitapları okuyacak hiç kimsenin kalmaması. (Elbette böyle bir durumda, kütüphane 100 kitaba da erişemeyecektir.) Fakat belki de, Paterson’un bir edebi zaman kapsülü olarak bu 100 yıllık sanat projesi, insanlığın soyu tükenecek olsa da gezegenimizi bir gün ziyaret edecek olan uzay arkeologları tarafından bulunacak. Belki de buraya, 1977’de uzaya yollanan Voyager sondalarında paylaşılan koordinatları izleyerek gelmiş olacaklar. Ve tıpkı, bizim Eski Mısır hiyerogliflerini veya Orhun Anıtlarındaki runik yazıları sonradan çözmemiz gibi, Gelecek Kütüphanesi’ndeki kitapları da deşifre edecekler. Bu olası gelecekte, uzaylıların Türk edebiyatı ile Elif Şafak’ın bir romanı üzerinden tanışmaları bizler adına gerçekten de büyük bir şans değil mi?
Oslo Şehir Kütüphanesi ve Oslo Kültür Ajansı tarafından da desteklenen Gelecek Kütüphanesi’nin 2114’te kurulacağı yeri merak ediyorsanız, Google Maps üzerindeki şu koordinatları tıklayarak görebilirsiniz.
Dipnotlar: