Batı’da “Bizarro Fiction” ismiyle bilinen çağdaş bir edebiyat akımı var. İlk başta üzerine bir yazı yazmaya dahi değmezmiş gibi bir izlenim yaratabilir, çünkü “Bizarro” etiketi alan işlerin kapağına dahi baktığınızda canınız sıkılır. Bizarro’nun Türkçe’ye tam karşılığı da yok, zaten kendisi çarpıtılmış bir kelime. İngilizce’deki “Weird” ve “Bizarre” kelimeleri, dilimizde “Tuhaf” karşılığını aldığı için Bizarro’ya doğru bir çeviri bulmak da oldukça zor. Buna gerek de yok aslında şimdilik. Bu yazıda iki kelimeyi de çevirmeden, orijinal biçimleriyle kullanacağız.
Bu akım henüz çok yeni. 2000’li yılların ortasında ortaya çıktı. Eraserhead Press isimli küçük bir yayınevi etrafında toplanan bir grup yazar tarafından icra ediliyor. Bir nevi pulp edebiyatının günümüzdeki yansıması. Siberpunk nerede kaldıysa, bu arkadaşlar da oradan devam etmek istiyorlar. Edebi anlamda William S. Burroughs’un gayri meşru evlatları gibiler. Yarattıkları akımın kökenleri Ero Guro’ya, pop-sürrealizme ve Tuhaf Kurgu’ya dayanır diyebiliriz. Bizarro henüz ana-akım bir tür değil, büyük ihtimalle asla da olamayacak. Weird on dokuzuncu yüzyılda ortaya çıktığı zaman, onun için de aynısı düşünülüyor olmalıydı.
Bugün Cthulu temalı birçok oyun ve film var. Üstelik Weird’in en saygın yazarlarından Lovecraft’ın eserleri dünya dillerine çevrildi. Lovecraft olmasaydı Weird bugünkü kimliğine ulaşabilir miydi? Belki dokunaçlara, dünyanın sonuna ve insanlığın ahmaklığına kafayı takan bir başka yazar ortaya çıkardı ama adı ne Lovecraft olurdu, ne de yazdığı tür Weird. Bizarro ise büyük bir gelecek vaat etmiyor. Dünya çapında popülerleşmesi de pek mümkün değil. Burroughs’un Çıplak Şölen’i ilk çıktığı zaman aykırılığı ile ilgi çekmişti. Daha önce yapılan hiçbir şeye benzemiyordu. Bambaşka ve çok egzotik. Hatta ürkütücü, tiksindirici. Fakat bir Çıplak Şölen daha piyasaya çıksa büyük ihtimalle okunmazdı. Bizarro cut-up tekniği kullanmasa da epey postmodern bir tür diyebiliriz.
Bu yazıdaki esas amaç, bir akımı tanıtmaktan ziyade Türkçe bilimkurgu üretmek isteyenlere yeni ufuklardan bahsetmek. Aslında her şeyden, insan zihninin en saçma ve karanlık taraflarından da bilimkurgu yaratılabileceğini anlatmak. Şahsi görüşümden bahsetmemde sakınca yoktur; türler ve akımlar artık bu çağda önemini yitiriyor. Bilimkurgu ve fantazya bir arada olabilir. Kılıç kalkan ve sandalların olduğu ama çoklu gezegenlere yayılmış bir medeniyetten bahsediyorsak, buna ne diyeceğiz?
Yirminci yüzyılda türler ve akımlardan bahsetmek elzemdi, bugün ise artık buna pek gerek yok. Her yanımızın imgeler ile sarıldığı bu dünyada özgün olan ne kaldı geriye? İnsan özgün bir şey yaratmak için çağrışımların kudretine sarılmalıdır diye düşünüyorum. Fakat zaman zaman kişi yazdığı şeylere körleşiyor. Örneğin sırf bilimkurgu yazmak için bir hikaye yazdığınızı düşünün, bir yerden sonra kendinizi kıstırılmış hissedebilirsiniz. Oysaki çağrışımları birbirine karıştırarak hem özgün, hem renkli eserler üretmek mümkün.
Bu açıdan bizarro çok özgür. Zihin foseptiğine istediğiniz gibi dalmayı ve dışarı çıkarabildiklerinizle olabilecek en mantıksız dünyayı kurmanıza olanak sağlıyor. Karanlık, pornografik, saçma ve de grotesk. Tam anlamıyla bir yeraltı edebiyatı örneği. Bu yüzden çok az bizarro türün bariyerlerini kırıp kitlelere ulaşabildi. Zira bizarro demek, biraz ‘kendin pişir, kendin ye’ demek. Çoğu bizarro yazarı eserlerini kendileri bastırırlar. Goodreads’e bizarro fiction yazıp grotesk bir panoramaya ulaşabilirsiniz rahatça. Çok grotesk ve çoğu zaman ciddiye alınmayacak türden işler hepsi.
Türün kurucusu sayabileceğimiz Carlton Mellick’ten bir bizarro kurgusuna örnek verelim. The Baby Jesus Buttplug isimli bu tuhaf kitaba Türk okurların Türkçe olarak ulaşması Fenerbahçe’nin UEFA şampiyonu olması kadar düşük bir ihtimal. Kitap zaten kıtaları aşacak kadar güçlü bir niteliğe de sahip değil. Basitçe, insanların şirketlere köle olduğu ve doğmak yerine fotokopi yöntemiyle çoğaltıldıkları bir distopyayı ele alıyor. Goodreads’te kitap için yazılan yorumları okuduğunuzda bunu havale geçiren birinin gördüğü kabuslara benzeten dahi çıkmış. Özgünlük kimi zaman böyle bir şey işte.
Bizarronun sihri burada. Biraz ahmakça gözükse de epey özgün. Aslında yeraltına has bir çöplük gibi de diyebiliriz. Geçmiş yüzyıldan gelen ve bu çağın anlaşılmaz karmaşasına çarpan dalgaların öğütülüp kabuslarla harmanlanması gibi. Distopyalardan tutun post-apokaliptiğe kadar en karmaşık, en saçma ve en karanlık fantezilerinizi bizarro kurguya dönüştürebilirsiniz. Bilimkurgunun o tekinsiz ve başına buyruk havasını bu diyarlarda soluyabilirsiniz. Tabii bizarro bir dünyada soluk almaya, çürüyen bir tanrının kokusunu duymaya benziyor…
Hazırlayan: Tuğrul Sultanzade