Öldürülmüş olduğuna inanan bir kimsenin kendi ölümünü araştırması kulağa son derece sıra dışı geliyor. Philip K. Dick En İyi Roman Ödülü’nü almaya hak kazanan Değiştirilmiş Karbon için bu fikir üzerinden şekillenen bir kitap diyebiliriz. Deneyimli bir eski asker olan kahramanımız Takeshi Kovacs, birçok polisiye filmde de örneğine rastladığımız gibi Laurens Bancroft cinayetini aydınlatmakla mükellef acımasız ve soğukkanlı bir dedektif edasıyla olayların zorunlu bir figürü haline geliyor.
Zorunlu, çünkü hemen hemen bilinen tüm polisiye eserlerde karakterler söz konusu cinayeti çözmeye mecbur bırakılmış kimseler içerisinden seçiliyor. Değiştirilmiş Karbon’da da benzer bir yöntem işleniyor ve buradan hareketle başlatılıyor olaylar zinciri. Çeşitli yaşam merkezleri (gezegenler), yüzlerce ışık yılı mesafesinde yaşanan hayatlar (yolculuklar dijitalleştirilmiş bilinçlerin aktarımı ile yapılıyor) ve kimi zaman ödünç alınan, kimi zaman da kiralanan bedenlere transfer edilen bilinçler, Değiştirilmiş Karbon kitabının temel dayanakları olarak gösterilebilir.
653 Sayılı Önerge ve Tanrı Sorunu
Richard K. Morgan’ın evreninde “Katolikler” adıyla isimlendirilen dindar insanların, beden/kılıf değiştirmesine ve bilincin birçok kere yedeklemesi yapılarak saklanmasına karşı koyduklarını görmek şaşırtıcı değil. Bu insanların karşı duruşlarıyla ilgili gerekçelerini elbette tahmin edebilirsiniz. Adı geçen dindarlar, insanın kendisini “tanrı” yerine koyduğunu ve can alma hakkının tanrının ellerinden koparıldığını düşünüyorlar. Hal böyle olunca, ölmeyen bir kimse de tanrının merhametiyle ya da gazabıyla karşılaşamamış anlamına geliyor ki ilgili kısımları okurken yazarın bu çelişki üzerinde daha fazla durmasını istiyorsunuz. Siberpunk bir gelecekte olası “tanrı” sorununun daha derin bir tahlille yazılmasını dilerdik, çünkü mevcut bütün inanışların tanrılaşan insan topluluklarıyla öyle kolayca barışamayacağı ve bu durumu kabul edemeyeceği gerçeğini görebiliyoruz. Karşılaşacağınız bu çatışma birçoğunuzu heyecanlandırmaya yeter de artar bile.
“Kişisellik, herkesin söylemeye pek bayıldığı üzere, tamamen politiktir. Eğer beyinsiz bir politikacı, bir erk sahibi size ya da sevdiklerinize zarar veren bir politika izlemeye çalışırsa, BUNU KİŞİSELLEŞTİRİN. Öfkelenin. Adalet Çarkı hiçbir işinize yaramayacak; hem yavaş ve soğuk hem de onların tarafında. Yalnızca küçük insanlar adaletin ellerinde acı çeker; erk sahipleri tek bir hareketle her şeyden sıyrılmayı bilir.”
Morgan, bu tarz söylevlerle az da olsa okuyucuyu heyecanlandırmayı deniyor. Dijital hayatların mümkün kılınmasıyla beraber toplum içindeki zayıf karakterlerin hayatlarının egemen güçler tarafından gerçek birer cehenneme dönüştürülmesi fikri sizleri de ürkütebilir. İşkenceyle öldürülmüş bazı insanların tabi olduğu dinin şartları nedeniyle “gerçek ölüme” yürümeleri, dinler ve egemen güçler hakkındaki düşüncelerinizi yeniden ele almanıza neden olacaktır. Sonsuza kadar sürdüğü hissedilen sanal acılardan sonra sadece ve sadece bir dinin “yeniden dirilmeyi” reddetmesini kabul ettiğiniz için yeni bir kılıfla hayata dönememek gerçek bir dram demektir. Bunu yaşamak zorunda bırakılanları okurken sizlerin de bir karara varması gerekiyor; adı geçen dinlerin aldıkları karar doğrultusunda hayatınızdan vazgeçmeyi kabul edebilir misiniz?
Değiştirilmiş Karbon’da ilerlerken yer yer yapılan esprilerin fazlasıyla basit olmasının bilinçli bir seçim olduğu anlaşılıyor. Böylesine bir hikâye örgüsü yaratabilen bir yazarın kitabına göz acıtıcı espriler serpiştirmesi muhtemelen her alandan okuyucunun sahiplenmesine duyulan ihtiyaç için yapılan bir uygulama olsa gerek. Yine çevirisi yapılan küfürlerin kitap içerisindeki akışa uygun düşmediğini de belirtmek lazım. Küfürlerin çevirisi şık durmamış; bizim kültürümüze uyarlamak adına dönüştürülen kelimeler, karakterlere ve kitabın genel atmosferine uygun bir biçimde tasvir edilememiş.
Değiştirilmiş Karbon’da çeşitli uzuvlar, kurşunlarla ve geleceğin silahları ile aralıksız dağlanıyorlar. Sıkı bir kovalamacanın içerisinde isimleri ve terimleri aklınızda tutmak için çaba harcarken bir yandan da sonraki sahneye olan merakınıza yenik düşeceksiniz. Kitabı okurken kafamızda bir soru beliriyor: Kitap birden fazla kalemin mi ortak eseri? Yoksa birden fazla çevirmenin mi? Kitabın ilk yarısını bitirdiğimizde yepyeni bir dille karşılaşıyoruz. Gerçeği söylemek gerekirse, kitabın ikinci yarısını okumak daha keyifli. Ayrıca kitapta az da olsa kelime hatalarına rastlamak ve çeşitli anlam sorunlarıyla karşılaşmak üzücü.
Kötü haber: Ekonomik Adaletsizlik Tüm Hızıyla Sürüyor
Yoksulluk devam ediyor. Morgan evreninde şekillenen hayatlarda yoksulluk bitmiyor. Bilakis toplum, tıpkı diğer siberpunk-distopya eserlerde olduğu gibi çeşitli katmanlara ayrışmış durumda. Bu yaşanmışlıkta yüzlerce yıl hayatta kalma şansını yakalayanların yanında sadece birkaç kez “kılıf” değiştirebilme fırsatı yakalayabilmiş kimseleri görüyoruz. Toplulukları şirketler yönetmeye devam ediyor. Şirketler savaşı bitecek gibi de görünmüyor! Bu haline baktığımızda yazar, günümüz dünyasının resmini başarılı bir biçimde çizmiş diyebiliriz. Nasıl ki bugün bazılarımız lüks içinde yaşarken bazılarımız en basit hastalıklarla bile boğuşacak dermanı bulamıyorsa, Morgan’ın dünyasında da aynı ilkellik devam ediyor. Güzellik ve çirkinlik kavramlarına ilintilenmiş kılıf bedenler, kişilerin alım gücüyle şekillenirken, daha fazla varlık sahibi olmak daha fazla “yaşamak” anlamına geliyor. Hormonlarla ve ileri teknoloji ile yeniden modifiye edilebilir bedenler, kiralık katil “bilinçler” için hazırlanmış ölümcül makinelere dönüştürülebiliyor.
Richard K. Morgan, Değiştirilmiş Karbon’u hayli kolay ve anlaşılır bir dille yazmış. Cümle yapıları ve olay örgüsü, felsefi ve bilimkurgusal karmaşadan ayıklanmışa benziyor. Bahsi geçen geleceğin insanı, gezegenleri ve yaşam süreçleri pek fazla detaylandırılmamış. Bu durumun yukarıda bahsettiğimiz nedenlerden ötürü bir pazarlama yöntemi olarak belirlendiği düşünebilir. Ancak yine de polisiye ve polisiye bilimkurgu okuyucuları için çabucak tüketilebilecek bir roman olmasının yanı sıra aşağıda sıralayacağımız pek çok bilimkurgusal terimle zenginleştirilmiş hikâye örgüsü nedeniyle kitabın okuyuculardan olumlu dönüt alacağı kesin.
Kitabı temel olarak şu alt başlıklarla özetleyebiliriz: Vurgulanan ölümsüzlük seçeneği, bilinçlerin birden fazla bedene (sırasıyla) nakledilebilmesi, hava taşıtlarının, robotların ve yapay zekânın günlük hayata dâhil edilmesi, dijital hapis cezası, sentetik bedenler, alıkonulan ya da satın alınan herhangi bir bedenin yıpranan uzuvlarının onarılması, yeni nesil silahlar, nörokimyasal yeteneklerle güçlendirilmiş bedenler, bilincin yüksek güvenlikle yerlerde saklanarak sonsuza kadar yaşatılması, sahipsiz ya da ekonomik güçten yoksun kimselerin kılıf adı verilen bu bedenlere sahip olamayışı ve olası saldırılarda/müdahalelerde bilincin sönmesi ile gerçek ölümü tatmaları.
Bilimkurgu hayranlarınca rağbet gören bu alt başlıkların, dizi ve sinema sektörüne nakledilmesi kaçınılmazdı. Öyle de oldu. Değiştirilmiş Karbon evreninin Netflix’te toplam iki sezon süren bir dizi uyarlamasına imza atıldı. Her ne kadar ilk sezonu olumlu eleştiriler alsa da, dizinin ikinci sezonu beklentileri karşılamaktan hayli uzaktı.