Süper kahramanların aralarında karmaşık bir ilişki ve benzerlikler ağı vardır. Seksen yıldır yayınlanan çizgi romanlarda yüzlerce kez birbiriyle takım oluşturmuş, arkadaşlıklar kurmuş ve aşık olmuş karakterlerden söz ediyoruz. Bu olay sayfaların dışında da farklı değildir. Örneğin Superman‘in sevilip diğer kahraman çizgi romanlarının önünü açması, yayınevinin isteği doğrultusunda Batman‘ın yaratılmasını sağlamıştır. Batman’in çok satması ise ikinci bir vigilante olan Green Arrow‘un yaratılmasıyla sonuçlanmıştır.
Iron Man’in ortaya çıkışı ise ileride anlatacağımız çok farklı bir sürecin ve propagandanın sonucudur. Şimdilik Iron Man’i bir karakter olarak tanıyalım ve Marvel evrenindeki yerini görelim. Bunun için bu karmaşık ilişki ve esinlenme ağının en başından, ilk süper kahraman olan Superman’den başlayalım.
İlk süper kahramanları yaratanların nasıl insanlar oldukları hakkında beyin jimnastiği yapmanızı istiyorum. Jerry Siegel ve Joe Shuster, Superman’i yaratıp DC‘ye sattıkları 1933 yılında lise öğrencisiydiler. Superman’ın fikir aşamasındayken alınıp çizgi roman olarak çıkması ise beş yıl sürdü ve karakter 1938 yılında yayınlanan Action Comics çizgi romanının ilk sayısında okuyucuyla buluştu.
1933 yılında lisede okuyan çocukların nasıl büyüdüklerini düşünün. Metal müzikten, hippilerden ve tüm gençlik hareketlerden önce… Küçük bir ipucu vereyim, bu çocuklar biraz büyüyünce Avrupa’da ve Japonya’da savaşmaya gönüllü olacaklardı.
Sorunun cevabı; bu çocuklar babalarının, dedelerinin ve ağabeylerinin kahramanlık hikayelerini dinleyerek, Avrupa’da bir canavarın büyüdüğünü görerek büyüdüler. Bu çocukların, “Adalet, Doğruluk ve Amerikan Yolu“na bu derece bağlı olmaları sürpriz değildi. (“Justice, Truth and the American Way” Superman’in sloganıdır.)
Böylece Superman sadece bedenen değil, ahlaki olarak da “süper” bir kahraman olarak yaratıldı. Amerikan uzaylı olan Clark Kent, gökten düşen bir evladı sahiplenecek kadar fedakar bir çiftçi Amerikan ailesinin çocuğuydu. Kimliğini gizleyecek kadar alçak gönüllü, Amerikan bayrağı gibi giyinecek kadar vatanseverdi. Evrenin dört bir köşesini gezse de her seferinde Amerika’ya geri döndü.
Bizim için Superman’in DC evrenindeki yeri ve rolü çok önemlidir. Onu tanımadan Iron Man’in Marvel evrenindeki yerini ve diğer kahramanların ilişkilerini anlayamayız. Superman umudu temsil eder. Kendinden sonra gelen kahramanlara ve gençlere ilham olmuştur. 90’larda bir süreliğine ölmesi, umudun ölümü şeklinde yorumlanmıştır. Injustice serisi, Superman’in alternatif bir evrende çıldırıp, dünyaya hükmetmeye karar vermesini anlatır. Bu çizgi romana hakim olan duygu, hayal kırıklığı ve umutsuzluktur. Sıradan insanlar, kahramanlarının tepelerinde uçtuğunu bilerek rahat uyurlar.
Superman’in karar ve davranışlarına karşı çıkabilen tek kişi ise Batman‘dir. Superman’inki gibi milliyetçi bir arka planı olmayan, yalnızca kötülerin kalbine korku salan ve suçla savaşan bir kahramandır Batman. Okuyucu tarafından çok sevilmesi onu DC evreninin ikinci en büyüğü haline getirmiştir. Bu ikilinin Marvel evrenindeki karşılığı ise Kaptan Amerika ve Iron Man‘dir.
Superman ve Batman, yöntemleri ve bakış açıları sebebiyle pek çok defa karşı karşıya kalmıştır. Iron Man ve Kaptan Amerika ilişkisinde buna daha az rastlarız. Ama birbirleriyle mücadele ettikleri İç Savaş, ikilinin konumları nedeniyle Marvel evreninin en büyük ve etkileyici olayı olmuştur. Kaptan Amerika, Marvel Evreni’nde Superman’in yerini tutar. Ancak askeri arkaplanı ve daha az güçlü olmasıyla Superman’den ayrılır. Superman gibi yeryüzünde yürüyen bir tanrı olmaması, onu askeri arkaplanına rağmen halkla yakınlaştırır. İç Savaş’ta devletin yerine diğer kahramanların tarafını tutması bu sebeptendir.
Marvel Evreni’nin Superman’ini kaybettiği bir dönemi olmuştur. Iron Man, bu dönemde ortaya çıkıp Marvel Evreni’ndeki belki de en önemli kişi haline gelmiştir. İlk süper kahramanların yaratıldığı dünyada savaş, savaş meydanında yaşanırdı. Bu yüzden yazar Joe Simon ve çizer Jack Kirby milliyetçi bir süper-asker yarattılar. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla karakterin popülerliği arttı.
Jack Kirby, aynı zamanda Iron Man’in iki yaratıcısından biridir. Karakterin diğer yaratıcısı ise efsanevi yazar Stan Lee‘dir. Stan Lee‘nin ilk eseri, Kaptan Amerika’nın üçüncü sayısının arkasında yayınlanan kısa hikayedir ve bu eser aynı zamanda Jack Kirby ile ilk ortak çalışmalarıdır. Bu ikili için anlatılacak çok şey var, maalesef bunlardan bazıları oldukça üzücü. Ama buna daha sonra geleceğiz. Şimdi Marvel’ın Superman’ini kaybetmesine dönelim.
Çizgi romanlarda, Kaptan Amerika’nın kalkanını ilk kez eline alması, kurgusal Marvel Evreni için bir dönüm noktası kabul edilir. Kaptan Amerika, yaratıldığı dönemin çocukları için hikayelerini dinledikleri kahraman ağabeyleri, babaları, dedeleri gibidir. İkinci Dünya Savaşı sırasında cephedeki gençlerin Kaptan Amerika çizgi romanları okuduğunu biliyoruz. Hitler’e attığı yumruk, askerlere moral vermiştir. Ama savaşın bitmesiyle karakter de popülerliğini kaybetmeye başlar. Tabanca ve tüfeklerin çağı kapanmış, atom bombalarının çağı başlamıştır. Artık savaşlar savaş meydanında değil, bilim ve teknoloji alanında yaşanmaktadır. Bu sırada Kaptan Amerika yavaş yavaş kaybolur.
Aradan yıllar geçer. Stan Lee adında bir adam, insanların kendilerine yakın hissettiği kahramanlar yaratarak yükselmiş, üstüne bu kahramanları bir ekipte toplayıp Avengers‘ı oluşturmuştur. Şimdi de Marvel’ın eski karakterlerini evrene kazandırmaktadır. Kaptan Amerika gözlerini yepyeni bir dünyaya açar. Yıllarca bir buzun içinde donup kalmıştır ve damarlarındaki süper asker serumu ölmesini engellemiştir. Kaptan’ın yokluğunda pek çok kahraman ortaya çıkmıştır. Bunlardan en önemlisi hem zengin bir kapitalist hem de dahi bir bilim adamı olan Iron Man’dir. O yeni dünyanın, yeni Amerika’nın kahramanıdır. Avengers’ı kuranın da o olması tesadüf değildir.
Iron Man, 1963 yılında, birbirinden bağımsız bilimkurgu hikayelerinden oluşan Tales of Suspense çizgi romanının 39. sayısında ortaya çıkar. Başlarda demir adamdan çok ütü adama benzeyen karakter, gelişen teknolojinin getirdiği fütürizmin etkisiyle modernleşmiştir.
Tony Stark dâhi, milyoner ve hayırsever bir playboydur. Babası S.H.I.E.L.D.‘in kurucularından olan Howard Stark‘tır. Annesi ve babası o henüz gençken öldürülmüştür. Yaptığı robotik zırh ile, teknolojiyi kullanarak insanlara yardım eder. Karakterin Batman’den bolca esinlendiğini fark edebilirsiniz. Aslında Batman benzeri detayların çoğu sonradan eklenmiştir. Iron Man’in ortaya çıktığı dönemde Amerika’nın yaratmaya çalıştığı vatandaş tipi model alınmıştır. Ama Superman gibi ideal insan tiplemelerden hoşlanmayan Stan Lee, Iron Man’i de mükemmel bir karakter olarak yaratmamıştır. Pek çok zaman mizah unsuru olarak kullanılan kibrinin ve kendini beğenmişliğinin sebebi budur. Iron Man’in hiçbir zaman Kaptan Amerika’nın yerini alamayacak olaması da bir bakıma bu yüzdendir.
İkinci Dünya Savaşı’nın öncesi ve sonrası arasındaki farkın daha iyi anlaşılabilmesi için küçük bir örnek vermek istiyorum. Superman’in düşmanı Lex Luthor, pek çok açıdan Tony Stark’a benzer. O da dâhi bir bilim adamıdır. Hatta robotik bir zırh yapıp Superman ile çarpışmışlığı da yok değildir. Ama o zamanın şartlarında kötü adam ilan edilmiştir. Sonradan yazılan hikayelerde Luthor’un iyi adam, hatta bir süper kahraman olarak da rol aldığı olmuştur.
Avengers’ın kurulmasından ve Kaptan Amerika’nın dönüşünden sonra, karakter popülerliğini kaybetmeden devam etti. Dönemi için başarılı pek çok Iron Man hikayesi yazılsa da Batman’inki gibi dolu bir külliyatı yoktur. Bu yüzden modern okuyucu için önemli olan, Iron Man’in 2000 sonrası tarihidir.
İç Savaş ile başlayabiliriz. Bir Mark Millar şaheseri olan çizgi roman, Iron Man’in evrenin en önemli karakteri olduğunu gösterdiği gibi sonrasında onu önemli bir konuma da getirmiştir. İç savaşta, aynı şekilde Kaptan Amerika’nın konumunu da oldukça iyi anlarız. İç Savaştan sonra Tony Stark, S.H.I.E.L.D. yöneticiliği de dahil olmak üzere pek çok önemli görev yapmış, dünyayı daha iyi bir yer haline getirmeye çalışmıştır. Kaptan Amerika ölüp geri döndükten ve resmi olarak affedildikten sonra ikili barışmış ve davalarını beraber sürdürmüştür. İç Savaş’ın başarısı Marvel’ı benzer crossoverlar yapmaya yönlendirmiş, ancak her yazar bir Mark Millar olmadığı için ortaya başarısı tartışılacak eserler çıkmıştır. Bu hikayelerin çoğunda Tony Stark ön plandadır.
Evrenin sıfırlandığı Secret Wars‘ta kendisi ön planda olmasa da, sonrasında kurulan evrende oldukça meşgul olmuştur. Standoff’ta S.H.I.E.L.D. politikalarıyla ilgilenmesi ve 2. İç Savaş‘ta temel felsefi bir soru nedeniyle Captain Marvel ile çarpışması gerekmiştir. 2. İç Savaş‘ı başlatan temel soru şudur: Eğer geleceği görüp bir kişinin suç işleyeceğini anlarsak, onu suçu işlemeden önce, henüz yapmadığı bir şeyden ötürü cezalandırmalı mıyız? Burada Iron Man kimsenin işlemediği bir suç sebebiyle cezalandırılamayacağını, Captain Marvel ise aksini savunmaktadır.
İyi bir çıkış noktası olmasına rağmen kötü işlendiği için orijinalinin kalitesiz bir imitasyonu olmaktan ileri gidemeyen bir çizgi roman, İç Savaş 2. Ama Marvel yönetiminin iki içsavaşta da taraflardan birinin başına Iron Man’i koyması bazı şeyleri açıklıyor. Evet, Tony Stark ikinci bir Superman olamaz. Kaptan Amerika’nın yerini de tutamaz. Ama Kaptan Amerika bir hayal, bir hedef, bir ülkü iken Iron Man gerçeklerdir; kahramanların bulabileceği en büyük liderdir.
Iron Man, 2. Iç Savaş’ın bitimiyle ortadan kaybolur ve yerini dâhi bir üniversite öğrencisi olan Riri Williams‘a bırakır. Iron Heart adını alan ilk kadın Iron Man’e Tonty Stark’ın birebir kopyası olan yapay zeka mentorluk yapar. Bu sırada kahraman olamaya karar veren Doctor Doom da bir zırh kuşanıp Iron Man’in adını devam ettirmektedir. Fantastic 4‘un baş düşmanı olan Doctor Doom, Secret Wars’ta çok büyük rol oynamış, ardından Marvel Evreni’nin önemli bir parçası haline gelmiştir.
İç Savaş 2’den sonra başlayan Secret Empire‘da Kaptan Amerika’nın zihninin yıkandığını ve aslında baş düşmanı olan Nazi örgütü Hydra için Amerika’yı fethettiğini görüyoruz. İyi bir hikaye olan Secret Empire sırasında Tony Stark’ı göremesek de yapay zeka kopyası, Hydra’ya karşı savaşta büyük çaba sarf ediyor. Ayrıca en büyük güven kaynaklarının ihaneti karşısında şok olan insanlar, Injustice evreninde Superman’in etkisini hatırlatıyor.
Iron Man’in çizgi roman yolculuğu bu kadar. Kendisi Marvel evreninde hala kayıp ama yakın zamanda başlayan Marvel Legacy dönemi ile geri döneceği açıklandı. Zaten Legacy de, tıpkı DC Rebirth gibi öze dönüş amacı taşıyan bir hareket.
Iron Man günümüze kadar kitaplara konu oldu, filmlerde, dizilerde, animasyonlarda, oyunlarda, hatta tiyatroda bile pek çok kez görüldü. Uyarlamaları arasında en önemlisinin 2008 yılında vizyona giren film olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bu filmin başarısı, sonraki on yılda eğlence sektöründe patlama yaratacak Marvel Sinematik Evreni‘nin var olmasını sağladı. Günümüzde çizgi romanları sinema ve televizyonda bu kadar çok görmemizin sebebi Marvel Sinematik Evreni’dir. Spiderman ve Batman filmleri de oldukça başarılıydı ama bittikleri zaman… bittiler. Ama Marvel Sinematik Evreni durmadan devam edebilecek bir potansiyele sahipti ve ardından gelecek çizgi roman fırtınasının önünü açtı.
Iron Man, çizgi romanlardaki konumunu sinemada da sürdürdü. Kendisini hem Avengers serisinde, hem de yeni Spider-Man filminde lider olarak görüyoruz. Karakterin sinemadaki başarısı, Marvel yönetimine göre karakterin yeni Spider-Man gibi görülmesini sağlamış. Eskiden Spider-Man, en meşhur ve sevilen kahraman olarak Marvel’ın yüzüydü. Şimdi bu konumu Iron Man kapmış gibi görünüyor.
Karakterin yaratıcıları olan Stan Lee ve Jack Kirby ikilisi yakından tanıdığımız pek çok kahramanı birlikte yarattı; ardından Kirby, Stan Lee’nin gölgesinde kalmak istemediği için Marvel’dan ayrıldı. Kirby’nin ölmeden önce verdiği röportajlara göre, kahramanları yaratan kendisiydi; Stan Lee yalnızca birkaç cümlelik veya bir paragraflık fikirler veriyor, bunları kullanarak çizgi romanları yazan kendisi oluyordu. Hatta Spider-Man’i yaratıp kostümünü tasarlayan da kendisiydi. Ama oldukça yoğun olduğu için projeyi Steve Ditko‘ya devretmişti. Kirby’nin iddiaları doğru mu bilemeyiz. Çizgi roman dünyasının eski zamanlarından bu gibi meseleler her zaman tartışma konusu olmuştur. Örneğin Batman’i yaratanın Bob Kane mi Bill Finger mı olduğu hala tartışılmaktadır. Konuyu merak edenler Batman & Bill belgeseline göz atabilir.
Fakat, Jack Kirby’nin söylediklerinde ufak da olsa doğruluk payı vardır. O zamanlar çizgi romanlar hikaye anlatma yöntemi ve edebi eser olarak görülmediğinden, Marvel’ın içinde Marvel yöntemi adı verilen teknik kullanılıyordu. Marvel yönteminde yazar hikaye fikrini (bazen birkaç sayfalık bir sinopsis, bazen bir veya birkaç paragraf bazen de bir cümle) olarak çizere veriyor veya yüz yüze (veya telefonla) anlatıyordu. Çizer aldığı fikri bir çizgi roman olarak çiziyor, boş bıraktığı konuşma balonları ve kutucukları doldurması için yazara geri gönderiyordu. Bu yöntem zamanın verimli kullanılması açısından faydalı olsa da hikaye anlatımını engelleyen saçma bir yöntemdi. Jack Kirby, Stan Lee’nin bazen diyalogları yazmakla bile uğraşmadığını, bunu ofistekilere yaptırdığını söylüyor. Çoğu zaman ise kendisinin ve Ditko’nun diyaloglarını zenginleştirmekten başka bir şey yapmıyormuş.
Gerçek ne olursa olsun, Stan Lee ve Jack Kirby gibi iki sanatçının arasında böyle bir anlaşmazlığın olması çok üzücü. Yine de onlara Iron Man gibi bir karakteri bize armağan ettikleri için teşekkür ediyoruz.