Bilimkurgu sadece geleceği yazmaz, aynı zamanda “inşa eder” dedim birçok kez. Buna bütün kalbimle inanıyorum. Bilimkurgu edebiyatı olmayan bir millet gelecekte de olmayacaktır bana göre. Türk bilimkurgu edebiyatı henüz kurulmuş değil, tek tük örnekler –en iyisi de olsa- bir edebiyat oluşturmayı başaramaz. “Türk bilimkurgu edebiyatı var” diyebilmemiz için kitabevinde bir rafı olmalı veya internetten kitap satan bir sitede kendi alt başlığı oluşturulmalı.
Gelelim bilimkurgu yazan veya yazmaya niyetli olan yazarlara tavsiyelerime. (Elbette bu hatalar gözlemlediğim hatalardan yola çıkarak oluşturulmuştur.)
Stratejisizlik
Çoğu Türk bilimkurgu yazarı tek atımlık bir barut… Yani belki kendi parasıyla, belki küçük bir yayınevinden kitap çıkarıyor sonra kitap ne satıyor, ne duyuluyor, o da pes edip ortalıktan kayboluyor. Yazarlığa bir maraton olarak bakmıyor. Bu işe başlarken birçok yayınevinden ret cevabı almayı, belki beşinci veya onuncu kitabında okura ulaşmayı, tanınmayı kabul etmeli. Onuncu kitabında tanınan bir yazarın, eski kitaplarını da merak eder ve alır okur. Edebiyat tarihi ilk çoksatar kitabı sonrası eski kitapları da baskı üzerine baskı yapan pek çok yazar örneğiyle doludur.
Franz Kafka, H.P. Lovecarft ve Edgar Allan Poe gibi hak ettikleri ünü öldükten sonra kazanan yazar örnekleri de vardır. Eskiden kitabı basılmayan yazarların pek şansı yoktu, bugün okura ulaşmak, tanınmak için elde internet gibi bir dost var; kullanın. İnternette okura ulaşıp, bir yayınevinin dikkatini çekebilirsiniz. Bunun örnekleri de ortada. Andy Weir’in çok satan, filmi de çekilen Martian (Marslı) romanı internette yazıldı, Ann Leckie’nin birçok ödül kazanmış ve seriye dönüşen “Ancillary Justice” (Adalet) romanı da.
Özentilik
Çoğu Türk yazar bilimkurgu yazmaya yabancı yazarlara özenerek başlıyor. Karakterlerine Türk ismi verirse veya Türkiye ile ilişkilendirirse avam kaçacağını düşünüyor. Bu konuda bilimkurgu örneklerimizin komedi oluşu da etken… Örneğin bir uzay gemisi kaptanına Osman demek garipseniyor. Elbette bilimkurguda çoğu konuyu Türklükle bağlamak imkansız olabilir. Başka bir gezegende geçiyorsa kurgunuz, bu Dünya ile bağlantısı yoksa doğal olarak saçma kaçar. Ama okura ulaşmak için bu tür bir kurgu, konu düşünebilirsiniz. Öyle kitaplar görüyorum ki, çok rahatça konu Türkler ve Türkiye ile bağlanabilir ama bütün karakterler yabancı ve Amerika’da geçiyor. Bu durumda ne oluyor: Bilimkurgu okuru böylesi bir romanı Türk yazar yerine orijinalinden, yabancı bir yazardan okumayı tercih eder. Bilimkurguya uzak bir okur ise zaten içinde sadece yabancı isimli karakter olan bir Türk yazar romanına uzak durur. Ama içinde empati duyabileceği Türk karakterler, kendi geleceği ile ilgili bir konu olursa merak eder.
Orijinallik uluslararası başarıyı da sağlar. Nasıl bir Türk şarkıcı İngilizce şarkı söyleyerek yurt dışında zor başarı sağlarsa, aynı şekilde onları taklit ederek de yurt dışında kabul edilmek zor. ABD’de birçok yaratıcı yazarlık kursu var. Çok acımasız bir rekabet sürüyor. Yayınevlerine binlerce roman gönderiliyor. Kendi kültürünüzü kullanmadan ve onlara tamamen yabancı, orijinal bir tat bulmadan sizi kabul etmeleri saçma olmaz mı? Bir Türk yazarın, bir Amerikan kasabasında geçen gerilim romanı niye ilgilerini çeksin, zaten o kasabalarda yaşayan birçok yazar Stephen King taklidi yazıyordur.
2001 yılında katıldığım bir panelde, o sıralar Metis editörü olan Bülent Somay, “Türkler bilimkurgu yazamaz,” demişti. Verdiği bir röportajda, daha geniş dile getirmişti bu savını. Ona göre Türkiye’de bilim gelişmemişti, bilim olmayan bir ülkede de bilimkurgu yazılamazdı. Elbette bilimkurgu yazmak için bilim gerekir ama nasıl çok pahalı efektler olmadan da bilimkurgu filmi çekilebileceği gibi bilimsel bir tez yazılmadan da bilimkurgu romanı yazılabilir. Örneğin Arkady ve Boris Strugatski kardeşlerin “Zor Şey Tanrı Olmak” romanında Orta Çağ dönemi uygarlığa sahip bir gezegen ve bu gezegendeki olaylara müdahale etmeden gözlem yapmak zorunda olan bir bilim insanı anlatılıyordu. Robert Heinlein’in ünlü “Yaban Diyarlardaki Yabancı” romanında Mars’ta büyüyen bir insan çocuğunun Dünya’ya dönüşü ve yaşadıkları anlatılıyordu. Ama çocuk bu dünyaya döndükten sonra yaşadıkları daha çok sosyolojik ve psikolojik bir kurguydu.
Tanıtım Utangaçlığı
Kitabı yazmak, bastırmakla işi bitmez yazarın, belli bir okura ulaşana kadar tanıtımını da yapmalı. İyi bir yayınevinin, kitapları birkaç baskı yapan, bir sonraki kitabı merakla beklenen bir yazarı olana dek bu konuda çaba göstermeli. Tabii bu konuda insanları bıktıracak kadar abartılı olmamak lazım, ayrıca vasat bir esere değil, hak ettiğini düşündüğünüz bir eserinize yüklenmeniz lazım. Kötü bir eserle, abartılı tanıtım ve reklamla okura ulaşırsanız, bir daha size şans tanımamasına neden olabilirsiniz.
Bazen internet kitap satış sitelerinde ilginç Türk bilimkurgu kitapları görüyorum ama ne kitabı duymuşum, ne yazarı. O yazar kitabını tanıtmak için hiçbir şey yapmamış. Örneğin internette bilimkurgu siteleri, Facebook’ta grupları, sayfaları var, hiçbiriyle temas kurmamış. Bir gün Orhan Pamuk, İhsan Oktay Anar, Hakan Günday gibi çok satar olursanız, belli bir aşamayı geçerseniz sosyal medyada olmamanız avantajınıza olur ama o zamana dek interneti tanıtım ve reklam için kullanmalısınız.
Kitaplardan Oluşan Bir Kariyer
Bazı yazarlarda gördüğüm bir hata da hep yeni çıkan kitaplarıyla yaşamaları. Yazarın birkaç kitabı var ama eskilerin baskısı bitmiş, başka bir yayınevinde kalmış, bulunamıyor. Baskısı olmayan kitap ölü demektir. Yani yazarın başarıya giden kariyer yolunda her kitap bir tuğladır, baskısı olmayan kitap eksiktir.
Yazar Acemiliği
Türk bilimkurgu yazarlarının çoğunda görülen bir amatörlük de, maceranın geçtiği ortamı, kurguya yedirilmesi gereken bilgileri uzun paragraflarla okura anlatma çabasıdır. Örneğin, “Yıl bilmem kaçtı, şöyle şöyle olmuştu, böyle böyle olmuştu…” filan. Anlatım, diyalog ve aksiyon dengesi iyi kurulmalı. Hayalleri romana aktarmak zanaattir. Yani yazarlık sanat olduğu kadar bir zanaattir, o nedenle yazar adayı mesleğinin araçlarını iyi öğrenmeli.
Dilini, imla ve noktalama kurallarını, karakter oluşturmayı, kurgu yapmayı, romanın çatısını oluşturmayı, aksiyon, inandırıcı diyalog yazmayı, kafasındakileri iyi aktarmayı (okura gidip esasında ben burada şunu anlatmaya çalıştım diyemezsiniz.) öğrenmeli. Bazı yazarlar, imla ve noktalama kurallarına çok önem vermiyor, “Onları editör halleder,” diyeni çok gördüm. Ama bu kuralları öğrenmezseniz, yazarlık taşıma suyla değirmen döndürmeye benzer.
Kitap Bir Bütündür
Yazarların önemli bir eksiği de kapak, arka kapak metni, kitabın ismi konularına özen göstermemesi. Okurun kitapla ilk tanıştığı yer ismidir, sonra kapak, ardından arka kapak metni. Kitap satan bir siteye girdiğinizi düşünün; kitabın ismiyle, küçük kapağı görürsünüz. İlginizi çektiyse kitabın sayfasını tıklarsınız. Kapağı büyük haliyle görmeniz için tıklamanız lazım. Sonra arka kapak metnini okursunuz. İsim ve kapakla ilgimi çeken birçok kitapta, arka kapak metinlerinin “alma beni” diye bağırdığını görmüşümdür. Arka kapağa çok kötü bir paragraf ve tanıtım koyan bir yazar kitabına en büyük kötülüğü yapmıştır.
Hazırlayan: Orkun Uçar
Emeğinize sağlık Orkun Bey. Son derece kıymetli tavsiyeler. Umarım ben de uygulayabilirim.