Dr. Caligari'nin Muayenehanesi

Dışavurumcu Alman Sinemasından Bir Başyapıt: Dr. Caligari’nin Muayenehanesi

1. Dünya Savaşı’nı kaybeden ve bunun yıkımıyla hem ekonomik hem de toplumsal olarak baş etmeye çalışan sanat ülkesi Almanya’da bu dönemde dışavurumcu akımın yükselişe geçmesi kaçınılmaz olmuştur. İşte Dr. Caligari’nin Muayenehanesi, 1. ve 2. Dünya Savaşı arasındaki dönemde dünya sinemasının en önemli ve en iyi örneklerini veren Alman Dışavurumcu Sineması’ndan 1920 tarihli bir başyapıt. Film, Francis adlı genç bir adamın geçmişte yaşadığı korkunç anıları anlatmasıyla başlar. Geçmişe döndüğümüzde Francis’in arkadaşı Alan ile şehirlerine yeni gelmiş olan Dr. Caligari’nin gösterisine gittiğini görürüz.

Dr. Caligari, tabutta hipnozu altında bulunan genç Sezar’ı derin uykusundan uyandırır ve onun geleceği bildiğini iddia eder. Gösteriye gelenler sorular sorar. Soranlardan biri de Alan’dır. Sezar, Alan’a gün doğumunda öleceğini söyler. Herkes bunun kötü bir şaka olduğunu düşünse de Alan, gerçekten de gündoğumunda ölü bulunur: Öldürülmüştür. Francis ise dünkü gösteriden sonra emindir ki baş şüpheliler Dr. Caligari ve onun uyurgezer kuklası Sezar’dır (Not: Filmin senaristlerinden Carl Mayer, 1. Dünya savaşı sonlarında bir falcıya gitmiş, falcı ona savaştan sağ kurtulacağını ama sevgilisinin kurtulamayacağını söylemiştir. Gerçekten de 1920 yılında nişanlısı hastalıktan ölmüştür. Filmde Alan’ın ölümü Mayer’in bu anısından esinlenilmiştir).

Dr. Caligari, film boyunca elindeki gücü kendi karanlık emellerini gerçekleştirmeye çalışan, bunu da hipnoz bilimini kullanarak yapan korkunç biri olarak gözükmektedir. Sezar ise hipnoz ile iradesi dışında kullanılmaktadır. Senaryo, Marry Shelley’nin ünlü Frankenstein eseriyle benzeşmeler göstermektedir. Burada da bir doktor, bilimdeki hünerlerini kullanarak bir canavar yaratmıştır. Fakat bu filmde Dr. Frankenstein’in aksine Dr. Caligari iyi niyetli değildir. Sezar da Frankenstein’in Canavarı’nın aksine duygusuz, acımasız bir katildir. Dr. Caligari ve Sezar, adeta Frankenstein ve O’nun Canavarı’nın korkunç bir gerçeklikteki zıtlıkları gibidir. Sessiz sinema döneminin en büyük eserlerinden kabul edilen Dr. Caligari’nin Muayenehanesi, sadece konusuyla ve oyunculuklarıyla değil dekorları, makyajları, kostümleri; kısaca sanat yönetimiyle sinema dünyasında bir çığır açmıştır.

Resim sanatı ile sinema sanatının bu denli mükemmel bir şekilde beraber kullanıldığı başka bir film bulmak güçtür. Öylesine kendine has bir tasarımı vardır ki, ondan sonraki hiçbir film böylesi bir kontrastı bir daha yakalayamamıştır denilebilir. Örneğin insan gölgeleri birçok sahnede abartılı bir şekilde dekor olarak çizilmiştir. Böylece oyuncularla dekor, yani gerçek ile sahte iç içe geçmiştir. Bu da filmin konusuna, özellikle finaline büyük katkı sağlamıştır. Bunun dışında filmin dekorları ile aynı tasarımda olan sessiz sinema dönemi yazıları filmin atmosferine büyük katkı yapmıştır. Pek çok Alman dışavurumcu film gibi, bu filmin de o dönemde Almanya’da hızla artan aşırı ırkçı akımın korkunçluğunu yansıttığı söylenebilir. Filmin yönetmeni Robert Wiene’nin aramızdan erken ayrılması nedeniyle bunu ne yazık ki birinci ağızdan doğrulayamıyoruz. Ama konuyla alakalı detaylı bilgiye sahip olmak isteyenler için 1947’de Siegfried Kracauer’ın yazdığı “From Caligari to Hitler: A Psychological History of the German Film” kitabı ve 2014’te çekilen “Caligari’den Hitler’e” adlı belgeseli incelemelerini öneririm.

Bundan sonra yazacaklarımın filmin sonu ile ilgili bilgiler (spoiler) içereceğini belirterek, devam etmek isteyenleri uyarmak isterim.

Dr. Caligari'nin Muayenehanesi

Filmin finalinde ana karakter Francis’i, sevgilisini ve Sezar’ı akıl hastanesindeki hastalar olarak görürüz. Dr. Caligari de onları tedavi etmeye çalışan hastane müdürüdür. Francis, hastane müdürünü görünce, “Caligari” diye bağırarak ona saldırır ama hastane görevlileri Francis’e engel olup onu uzaklaştırır. Hastane müdürü, artık Francis’in rahatsızlığını öğrendiğini ve onu tedavi edebileceğini söyler ve film biter. Böylece film boyunca gördüklerimizin Francis’in akli dengesizliğinin ürünleri olduğu ortaya çıkmıştır. Finalindeki bu şoke eden şaşırtmacaya rağmen filmden farklı bir sonuç çıkarmak da mümkündür. Dr. Caligari, Francis haricindeki herkesi toplu hipnoz etkisine alarak kandırmış olabilir. Hatta biz izleyicileri bile. Bu tezi destekleyen unsurlardan biri filmin yönetmeni Robert Wiene’nin filmin devamını çekmek istemesidir. Ancak yönetmen Wiene, 1938 yılında ölünce bu dileğini gerçekleştirememiştir. Filmin senaristleri de aralarında telif davasına düşünce bu devam filmi hiç çekilememiştir. Fakat yıllar sonra Hollywood, filmin yeni adaptasyonlarını denemiştir. Ancak hiçbiri orijinalinin kalitesine yaklaşamamıştır.

Dr Caligari’nin Muayenehanesi’ni bilimkurgu yönüyle incelediğimizde film; hipnoz, beyin yıkama hatta distopya gibi tematik özellikleri ile öne çıkmaktadır. Korkudan gerilime, dramdan bilimkurguya geniş bir tür yelpazesine sahip bu önemli eseri izlemeniz önerilir.

Yazar: Gökhan Cılam

Galaktik dominasyon hedefinde emin adımlarla ilerleyen bir yazar, uzay ve zaman çizgisinin ötesine çıkmaya çalışan maceraperest bir yönetmen, kara deliğin derinliklerinde senfoni yazan tutkulu bir müzisyen...

İlginizi Çekebilir

Alman bilimkurgu sinemasi

Alman Sinemasından Öne Çıkan Bilimkurgu Filmleri

Avusturya doğumlu yönetmen Fritz Lang’ın Metropolis‘i, Alman bilimkurgu sineması dendiğinde akla ilk gelen film olmayı …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et