Fallout

Geçmiş Yüzyılın Gelecek Kaygısı: Fallout

“… Dahası, 21. yüzyılın ortalarında, insanlar Amerikan rüyasından uyanmıştı. Yıllar süren tüketim var olan bütün doğal kaynakların kıtlığına neden olmuş, bütün dünyanın çivisi çıkmıştı. Barış ise uzak bir anıdan başka bir şey değildi.” –Nate

Huzurlu bir cumartesi sabahı… Bir yandan kahvenizi yudumlarken bir yandan da gazete manşetlerine göz atıyorsunuz. Belli ki sahibinin köpeğini gezdiren bir hizmetçi robot, kısık bir motor sesiyle hemen bahçenizin önünden geçiyor. Hafta sonu olmasına karşın işe geç kalmış komşunuz, alelacele füzyon motorlu arabasının anahtarlarını yokluyor. Evinizin salonunda bulunan siyah-beyaz televizyondan belli belirsiz duyduğunuz bir muhabir, komünistlere karşı laf kalabalığı yapıyor. Artık rutin bir görüntü haline gelmiş eli lazer silahlı ulusal muhafızlar ortalarda cirit atıyor ve bütün bu sükunet, acımasız bir siren sesiyle ansızın yerle bir oluyor…

Muhtemelen lazer silahları, füzyon motorlu arabalar ve hizmetçi robotlardan anlamışsınızdır ki sözü edilen atmosfer ne soğuk savaş döneminden bahsediyor, ne de 20. yüzyılın herhangi bir çeyreğinden. Hayır. Bütün bunlar aslen Fallout evreninin var olma sebebi ve hikayesinin de başlangıcı.

Fallout
Bir hizmetçi robot olan Mr. Handy.

Aslında her şeyin bu denli arapsaçına dönmesinin ve gezegenin 23 Ekim 2077 tarihinde yaşanan 2 saatlik bir nükleer savaşla iyice zıvanadan çıkmasının köklü bir arka planı da vardır. Öyle ki 1945 yılında Hiroshima ve Nagasaki‘de atom bombalarının patlamasına kadar, Fallout evreninin tarihi bizim evrenimizle büyük oranda paralel devam etmiştir. Bu noktadan sonra kültürel gelişime daha çok kaynak ayırabilen ulusların teknolojik gelişmeleri, çoğunlukla savunma sanayi ve yer yer sosyal hizmete yönelmiştir.

20. yüzyılın zihniyetine saplanıp kalmış insanoğlu, 21. yüzyılın ilk çeyreğine kadar görece dengeli bir medeniyetle devam etmiş; gelişen teknoloji, nüfus artışı ve bunların getirdiği bitmek tükenmek bilmeyen taleplerse, enerji sektöründe kullanılan doğal kaynakların yok olmasıyla sonuçlanmış ve bu da söz konusu taleplere bel bağlayan ulusların paniklemesine yol açmıştı. Bu uluslar, zamanla büyüyen çaresizlik ve sabırsızlıkla alternatif enerji kaynaklarına olan yatırımları güçlendirip kendi yaşayış biçimlerini de ona göre ayarlamaktansa, gözlerini bir diğer ülkenin son kalan doğal kaynak stoklarına dikip çeşitli bahanelerle onları ele geçirmeyi daha makul görmüşlerdi. Bu tutumlarıysa, bir noktadan sonra gezegenin sosyo-politik durumunu iyice dengesizleştirmiş ve Birleşmiş Milletler‘in bile 26 Temmuz 2052’de dağılmasına yol açmıştı. Artık tarihin bilinen en büyük doğal kaynak savaşı kaçınılmaz bir şekilde başlamış oluyordu…

Fallout
Büyük savaş.

Başta Amerika Birleşik Devletleri ile Çin Halk Cumhuriyeti arasında olmak üzere, çeşitli ideolojik bahaneler ve hak sahipliği iddialarıyla uluslararası istila, yıkım ve elbette savaş girişimleri yaşanmış; ancak ortada hiçbir uzlaşı olmamasına rağmen rahatsız edici bir sessizlik sürecine girilmişti. Ve nihayet takvimler 23 Ekim 2077 tarihini gösterdiğinde, herkesin zihnini kemiren o soru cevabına kavuşmuş oluyordu: Zira ilk kıvılcımın ardından (ilk hamleyi hangi ulusun yaptığı bilinmiyor) panikleyen uluslar, ellerindeki bütün nükleer başlıkları havalandırıp zaten mahvolmanın eşiğindeki gezegeni iyice ve tamamen yerle bir etmeyi başarmıştı. Karşılıklı yaşanan ve 2 saat kadar süren bu toplu yıkımın, gezegene ve insanoğluna olan etkisi ise çoğunun öngördüğünden bile daha kötü sonuçlar doğurmuştu.

Buraya kadar olan kısım hikayenin yalnızca başlangıcıydı… İnsanoğlu, hem Vault-Tec şirketine ait sığınakların sözde yardımıyla hem de kendi şafağından bu yana sergilediği kadim inadıyla, söz konusu yıkımın ardından bile hayatta kalmayı başarabilmişti. Başarabilmişti başarmasına ama, kendi atalarının verdiği o aptalca kararın sonrasında ne kendi ayakları üzerine basabilmiş haldeydi, ne de o eski görkeminden eser kalmıştı. Artık 2077’nin o karanlık gününden itibaren Yerküre’de verilen tek bir savaş vardı ve o da hayatta kalma savaşıydı! Bundan ötesi ise, ulaşılması neredeyse imkansız olan lüksten başka bir şey değildi.

fallout
Fallout serisi, yaşanan büyük savaşın sonrasında geçer.

Yaşanan bu Büyük Savaş‘tan sonrası, Fallout adı altında geçen bütün hikayelerin geçtiği zamandır ve mekan ise tamamıyla Kuzey Amerika‘dır; öyle ki diğer ülkelerde hayatta kalanların olup olmadığı bile bilinmiyor. Yapım bu haliyle, özellikle 1940 ile 1960 yılları arasındaki Amerikan halkının geleceğe dair düşüncelerini, kaygılarını, umutlarını ve teknolojik öngörülerini bize üç boyutlu olarak sunarken; söz konusu bu öngörülerin aynı zamanda, nasıl hala döneminin ruhunu, yargılarını, kültürünü, zihniyetini ve elbette ki bakış açılarını yansıttığını da çok iyi vurguluyor.

“Demokrasilerin kaderini öğrenmek istiyorsan, camdan dışarı bakman yeterli.” –Robert House

Bununla birlikte Fallout serisi, savaşa karşı olan tutumuyla da dikkat çeker. İçimizdeki güç ve savaş dürtüsünün, en ufak bir cinayetten tutun da koca bir gezegeni harabeye döndürmeye varıncaya dek ne denli çeşitli ve yıkıcı olduğunu gösterse de, özünde savaş kavramının hiç değişmediğini de savunarak bu iki önemli nokta arasındaki farkı doyurucu şekilde sunuyor.

Fallout
Amerikan Kongre Binası.

Sözün özü, Fallout serisi bize, 20. yüzyılın ortalarının ve özellikle de soğuk savaşın, insanlar üzerindeki rahatsız edici etkisini ve o “her an yaşanabilir” stresinin geleceğe dair yarattığı karamsarlığı gösterirken; aynı zamanda oyuncuya hayatının en büyük dersini de veriyor:

“Savaş, savaş hiç değişmiyor…”

Hazırlayan: Burak M. Kılıç

Yazar: Konuk Yazar

Bu içerik bir konuk yazar tarafından üretilmiştir. Siz de sitemizin konuk yazarlarından biri olabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey, kaleme aldığınız bilimkurgu temalı makale ve öykülerinizi bilimkurgukulubu@gmail.com adresine göndermek. Editör onayından geçen yazılarınız burada yayımlanıp binlerce okurun beğenisine sunulacaktır. Gelin bu arşivi birlikte büyütelim...

İlginizi Çekebilir

tiyatro uzay

Bir Düşün Peşinde

Neden Oyun Oynarız? Dünyaya dair algılarımız bizi merkezinde bulunduğumuz bir oyuna sürükler. Oyun, bilincimizin perdeleri …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et