Yazarların ve Kitapların Son Kullanma Tarihi

Bir yapının, eşyanın, makinenin yaşını uzatmak istiyorsanız, yapmanız gereken olabildiğince basitleştirmektir. Binlerce yıl geçmişten günümüze kalan yapılara baktığımızda taştan olduklarını görüyoruz: piramitler ve Çin seddi gibi. Bir felaket nedeniyle insan türü ilkelleşse, 20 bin yıl sonraya günümüz uygarlığından çok fazla şey kalmaz… O çağın insanları için Atlantis veya Mu gibi bir efsane oluruz. (Bir teoriye göre geçmişte uzaylılar dünyayı ziyaret etmiş olsa ve geldiklerine ilişkin bir mesaj bıraksalar, bu DNA’mızın bugün ne işe yaradığını bilmediğimiz kısımlarında saklı olurdu. En uygun yer orası.)

Kitap da yüzyıllar önce ideal haline ulaşmış bir formattır. Dijital bilgi ne yazık ki saklamak için çok kısa ömürlü. Sarma filmler, pikaplar, kasetler, video kasetler, disketler, cd’ler, dvd’ler hızla hayatımıza giriyor ve çıkıyor. E-Kitap cihazlarımız birkaç yılda yazılım veya değişen makineler nedeniyle kullanılmaz hale geliyor. Çok uzatmaya gerek yok, bir felaket olsa ve elektrikler kesilse gündelik hayatta kullandığımız bütün teknolojik eşyalar çöp olur, şehirler harabeye döner, uygarlığımız son bulur. Bu kadar pamuk ipliğine bağlı her şey… Ama bir resme yüzyıllar sonra da bakabilir, basılı bir kitabı okuyabilirsiniz. (Ama binlerce yıl zor.) Hayal gücünün kullanım ömrü çok uzundur; mitolojik anlatılar, masallar, halk söylenceleri hala bize ulaşıyor. Modern anlamda ilk roman Don Kişot’tur. Onu da hala okuyoruz.

İyi eser, istisnalar dışında her zaman yerini bulur. (Bazı çok büyük yazarları hiç tanımamış, eserlerini okumamış olabiliriz. Belki bir tavan arasında dünyanın en iyi yazarının hiç basılmamış birkaç romanı duruyor. Bilemeyiz.) Bazı yazarlar daha ilk kitaplarında çok satar olur, bazısı yaşlandığında tanınır, bazısı çok sonra efsane haline gelir. Frederich Nietzsche’nin yaşarken bir kitabı basılmıştı. Yanlış hatırlamıyorsam onu da kendi bastırmıştı. O bir filozoftu ama benzer kaderi Edgar Allan Poe ve H.P. Lovecraft yaşadı. Bugün bütün dünyada yetenekleri kabul edilen bu yazarlar yaşarken kitlelerin onları okuduğunu göremedi.

H.P. Lovecraft’ın öyküleri Weird Tales gibi döneminin çeşitli pulp dergilerinde yayınlanmıştı ama yaşarken “The Shadow Over Inmouth” (150 adet ve oldukça özensiz) haricinde hiçbir eserini kitap halinde görmedi. Edgar Allan Poe ve Conan’ın yaratıcısı (intihar eden) Robert Erwin Howard yaşarken okurla pulp dergiler sayesinde buluştu. Poe’nun “Tamerlane and Other Poems” adlı kitabı 1827 yılında sadece 50 adet kopya, “Bir Bostonlu” imzasıyla yayınlandı. Yaşarken çoğu eserinin basılı halini görmedi, George Bernard Shaw şöyle der: “Poe öldü… Bir ayyaş ve bir başarısızlık olduğu söylendi. Poe kendi dönemindekilerinin yarattığı güzelliğin karşısında büyüyü yarattı.“

Yazarların pek fazla üzerinde durulmayan bir şansı vardır: Her çıkarttıkları kitap ile eski yazdıkları da satar. Örneğin bir yazar beşinci kitabıyla çok satar olduğunda eski kitapları da satış patlaması yaşar. “Da Vinci Şifresi” dünya çapında çok satar olduğunda, Dan Brown‘un eski kitapları da listelere girdi. Hatta okurların çoğu bu kitapların yeni yazıldığını zannetti. Stephen King’in ilk kitabı “Günah Tohumu Carrie” idi. Yönetmen Brian De Palma uçakta okumak için havaalanında cep kitap versiyonunu aldı. Uçuş bittiğinde filmini çekmeye karar vermişti. Bu film King’in kariyerini uçuşa geçirecekti. Ardı ardına daha önce yazdığı ama reddedilen dosyaları çekmeceden çıkıp baskıya giriyordu.

Kitabın kullanım ömrü uzundur dedik: ülkemizde dönemin ruhuna göre Sabahattin Ali’nin “Kürk Mantolu Madonna”sı, George Orwell’ın “1984”ü, Aldous Huxley’in “Cesur Yeni Dünya”sı çok satan listelerinden haftalarca inmedi. (Şu sıralar da Atatürk’ün Nutuk eseri çok satanlar listesinde.) Dünya çapında insanlar gelecekten endişe duyuyor olmalı ki, George Orwell’ın “1984” başta olmak üzere distopya klasikleri baskı üzerine baskı yapmaya başladı.

Vakıf Üçlemesinin Kaderi

Asimov-chrisfoss-foundation

Isaac Asimov’un Vakıf üçlemesi iyi bir eserin yazarını yıllar sonra nasıl zengin edebileceğinin güzel bir örneğini verir. Isaac Asimov 21 yaşındayken daha önce beş öyküsünü sattığı Astounding Magazines editörü John Campbell ile görüşür. Kafasında Galaktik imparatorluğun çöküşünü anlatan bir öykü fikri vardır. Campbell bir öykü istemez: Birinci İmparatorluğun çöküşü ile İkinci Galaktik İmparatorluğun yükselişi arasındaki yüzyıllarca süren huzursuzluğu baştan sona anlatan bir dizi öykü ister. Asimov psikotarih bilimini de Campbell ile geliştirir. (Doğrusunu söylemek gerekirse bu üçlemeye Cempbell’ın görüşleri çok etki eder.)  İlk öykü Mayıs 1942’de, ikincisi Haziran 1942’de Astounding Magazines’de yayınlanır. 1950’ye kadar altı bölüm yazılır. Küçük bir yayınevi olan Gnome bu öyküleri üç cilt halinde yayınlar: Vakıf (1951), Vakıf ve İmparatorluk (1952), İkinci Vakıf (1958)… Bu kitaplar yayınevinin reklam ve tanıtım gücü olmadığından başarı yakalayamaz. Asimov para da almaz.

1961 yılında Asimov’un Doubleday’deki editörü Timothy Seldes yabancı bir yayıncıdan Vakıf serisi için talep geldiğini söylediğinde aldığı yanıt şudur: “İlgilenmiyorum Tim. Bu kitaplardan telif ücreti de almıyorum.” Timoty Seldes dehşete düşmüştür. Hemen kitapların yayın haklarını almak için Gnome ile temasa geçilir. “Ben Robot” ile birlikte haklarını Doubleday alır. 1966’da üçleme, onu efsane seviyesine taşıyacak Hugo Ödülü’nü kazanır. Yıllarca Asimov’dan seriye devam yazması istenir ama o seri onun için yıllar öncesinden kalmıştır. Okur baskısı, yayınevi baskısına dönüşür ve 1981’de aldığı paranın on katını teklif ederek dördüncü kitabı yazmasını isterler. Fikrin ortaya çıkışından 40 yıl sonra yazılması başlar, ilk öykünün yayınlanmasından 40 yıl sonra yani 1982’de “Vakfın Sınırı” yayınlanır. Kitap çıkar çıkmaz New York çok satar listesine girer ve 25 hafta kalır. Doubleday hemen serinin devam kitapları için anlaşma imzalar. Şunu belirtmek lazım ki Asimov yıllarını yazarak geçirse de, kitaplarından çok para kazanmamıştır. Ta ki “Vakfın Sınırı”na kadar. Yani Vakıf Üçlemesi zihninde belirmesinden 40 yıl sonra onu paraya ve başarıya ulaştırdı.

Yazarlar ve Kitapların Sonu

Teknoloji yazarlar ve kitapların hayatını kolaylaştırır. Eski yazarlar uzun zaman mum ışığında yazdı, gözleri bozuldu. Kitap bastırmak, dağıtmak dağların zirvesine çıkmak kadar zordu. Sanayi devrimi başladığında, romanlar dönemin büyüt bütçeli filmleri sayılırdı. Daha pikapların, radyonun, televizyonun, sinemanın olmadığı zamanlar taşraya, her yere ulaşan en kolay sanat ürünüydü kitaplar. Charles Dickens, Sir Arhur Conan Doyle’un yeni eserleri New York limanında büyük kalabalıklar tarafından beklenirdi. II. Abdülhamit polisiye tutkunuydu. Avrupa’da çıkan romanlar hızla saraya ulaştırılır, çeviri ekibine verilirdi.

Daktiloyla yazılan ilk roman Mark Twain’in Tom Sawyer’ıydı. Bilgisayarlar çıktı sonra ortaya. Şimdi yayınevine romanımızı bir e-posta ile gönderiyoruz. Romanlar hızla dünyaya yayılıyor. Ama aynı teknoloji yazarlar ve kitapların en büyük düşmanı da… Artık insanların vaktini alan çok şey var: akıllı cep telefonları, oyunlar, televizyon, sinema… E-Kitaplar da büyük tehlike… Bu başka bir yazının konusuydu… Edebiyat ne zaman bitecek? Elbette edebiyatın konuları anlamını yitirince… Duygular ölünce. Herkesin ölümsüz olduğu bir dünyada ne aşkın, ne ölüm tehlikesinin anlamı olur. Veya fakirliğin olmadığı bir dünyada açlığın, yokluğun. Ya da bebeklerin fabrikalarda üretildiği bir gelecekte anne baba kelimelerinin anlamı olmaz.

polisiye

Polisiye edebiyat teknolojik gelişmelerden çok etkilenir, örneğin bir dönemler insanlar evde telefon beklerdi. Arayan numara görülmezdi. Oysa şimdi cinayet sırasında yakınında kim olduğu cep telefonu kayıtlarından ortaya çıkabiliyor. Artık parmak izinden çok kandan kıldan suçlular bulunuyor. İnsanın fizyonomisinin değişmesi de eski kitapları anlamsızlaştırabilir. Belki günün birinde insanlar güne istediği cinsiyette başlayacak, belki cinsiyet olmayacak.

Ne mutlu ki edebiyatın öldüğü günleri çoğumuz görmeyecek. Yazı biterken yazar adaylarına bir gerçeği tekrar hatırlatmak istiyorum: Yazarlık kariyeri bir maratondur. Belki onuncu kitabınız sizi kitlelere ulaştıracak, tanıtacak. Emin olun ki okurların bir kısmı o zaman daha önce yazdıklarınızı da okumak isteyecek. Benim her çıkan kitabımda eski kitaplarımda da satış hareketlenmesi olur.

Bunu unutmayın.

Hazırlayan: Orkun Uçar

Yazar: Konuk Yazar

Bu içerik bir konuk yazar tarafından üretilmiştir. Siz de sitemizin konuk yazarlarından biri olabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey, kaleme aldığınız bilimkurgu temalı makale ve öykülerinizi bilimkurgukulubu@gmail.com adresine göndermek. Editör onayından geçen yazılarınız burada yayımlanıp binlerce okurun beğenisine sunulacaktır. Gelin bu arşivi birlikte büyütelim...

İlginizi Çekebilir

P. D. James kapak

Polisiyenin Kraliçesi: P. D. James

Polisiye roman yazarı ve kamu görevlisi olan Phyllis Dorothy James, 3 Ağustos 1920’de Oxford’da gelir …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et