wideshut

Peoples Temple Kültünün Trajik Öyküsü

İnsanlığın Tanrı’yı arayış çabası kendi tarihi kadar eski. Bu meşakkatli yolda en azından tek tanrılı dinlerin vardıkları nokta ezeli ve ebedi sonsuz büyüklükte bir Tanrı kavramı. Gelgelelim ezelden ebede uzanan bu sonsuz büyüklük insan aklının ötesindedir. İnsan Tanrı’yı elle tutulur gözle görülür, onu dinleyen, cevap veren bir şey olarak tasarlamak istiyor. Ortada bir ihtiyaç varsa onu doyuracaklar da çıkıyor elbette. İşte kült liderler Tanrı’yla insan arasında ara yüz olarak böyle doğuyor. Tanrı’yı görünür, konuşulur, kılıyor. İnsan formunda ama insandan üstün bir varlık. Yol gösterici, seçilmiş olan, mehdi adlarıyla Dünya’da tarihin her döneminde kesintisiz olarak varlıklarını sürdürüyorlar.

Adnan Oktar bunlardan biri. Bir açıdan ülkemizdeki pek çok şey gibi karikatürize. Dini kült bile bu topraklarda doğu çocuksuluğu, ciddiyetsizliği, beceriksizliğiyle üretiliyor belki de. Dini kült liderlerinden en ünlülerinden biri ise tarihin en büyük toplu intiharını organize etmiş olan Peoples Temple‘ın kurucusu Jim Jones.

Bir Kültün Doğuşu

Jim Jones

Jones 1931 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Indiana eyaletinde küçük bir yerleşim yeri olan Crete’de doğar. 1929’de başlayan Büyük Ekonomik Bunalım hızla ülkeye yayılmaktadır. Jones’un ailesi fakir bölgenin de en fakirlerindendir. Alkolik baba, Ku Klux Klan üyesidir. Bazı çocukluk arkadaşları Jones’un kafasını o yaşlarda bile ölüme taktığını, ölü hayvanlara cenaze törenleri düzenlediğini anlatır. Babasının tersine Jones siyahlara sempati duymaktadır. Anne ve baba çok geçmeden ayrılır. Jones ve annesi ekonomik krizin etkisiyle Richmond’a taşınır. Jones 1950’lerin başlarında üniversite öğrencisiyken komünizme ilgi duymaya başlar. Ama o yıllar artık soğuk savaş yıllarıdır ve Amerika’da komünist avı başlamıştır.

Irkçılık karşıtı komünist Jim, çıkışı kilisede bulur. Yedinci Gün Baptist Kilisesi’ndeki iyileştirme seanslarından etkilenir. Kendisi de kiliseye tekerlekli sandalyeyle gelen felçlileri iyileştirip sıralar arasında koşturur! Daha sonra bu seansların kurgu olduğunu söyleyen tanıklar çıkacaktır. İyi bir hatiptir ve kısa sürede insanları etkileyebildiğini fark eder. Siyahlara yaklaşımı siyah sempatizanlarının hızla çoğalmasına neden olur. Artık bir cemaati vardır. Amerika’da girişimcilik her şeydir ve kiliseler bile şirketler gibi kurulur. Çok ırklılık misyonuyla kurulan kilisesinin adını Peoples Temple koymuştur.

Jones ve kilisesi gerek yerel yönetimlerden gerekse beyaz halktan tepki görür. Kilise kapısına gamalı haç çizilir, tehditler alır. Jones 1962’de ailesiyle Brezilya’ya taşınır. Ancak liderin yokluğunda Peoples Temple’ın Indianapolis’teki cemaati hızla erimeye başlar.

Jones bu duruma ve kalan üyelerin ısrarlı dön çağrılarına kulaklarını daha fazla tıkayamaz ve 1964’de Indianapolis’e ve kilisesine geri döner. Ancak kendi ve cemaati için güvenli bir yer arayışı bitmemiştir. Kaliforniya’daki Redwood vadisi, kuracakları Dünya cennetinin yeri olarak belirlenir. Cemaat on yedi, on sekiz araçlık bir konvoyla Redwood’a taşınır.

Jones’un dini görüşleri pek çok kült liderde de gözlemlendiği gibi zaman içinde değişir. İncil’de sosyalizmi, hatta Leninizmi arar ve bulur. Vaazlarında bir vaiz için aşırı ifadeler kullanır. “Sen kendine yardım etmezsen kimse sana etmez. Umut sensin. Gökyüzünden kimse gelip seni kurtarmayacak. Cennet gökyüzünde değil. Onu burada biz kuracağız.” Onu yakından tanıyanlar zaman içinde görüşlerinin agnostisizme hatta ateizme doğru evrildiğini söyler.

Cemaatin hızla büyümesi büyük şehirlerde örgütlenmelerine imkan verir. Jones, kiliseyi San Fransisko’ya taşıma kararı alır. Cemaatin büyüyen gücü onu siyasi bir aktör haline getirir. Belediye başkanlığı seçimlerinde destekledikleri George Mascone’un kazanmasıyla şehrin önde gelenleri arasına girer. Artık çevresinde kongre üyeleri, senatörler, valiler vardır.

Jones zaman zaman cemaat üzerindeki gücünü sınamayı sever. Kayıtsız şartsız itaattir peşinde olduğu. Cezalandırmak istediği bir kadını cemaatin önünde çırılçıplak soyar örneğin. Erkek müritlerinden biri bir röportajda, Jones’un kendisine eşcinsel ilişki teklif ettiğini söyler. Cinsel istismar söylentileri de gittikçe artmaktadır.

Jones San Fransisko basını üzerinde etkilidir ancak cemaatin üyelerini fiziksel, duygusal ve cinsel olarak taciz ettiğine ilişkin bir makalenin yayınlanmasına engel olamaz. Sonuçlarını az çok görebildiği için cemaati ani bir kararla 1977’de Latin Amerika’da Guyana’ya taşır.

Jonestown: Saklı Cennet

Peoples Temple cemaati Venezuella’nın doğusundaki Guyana’da yağmur ormanlarının ortasında iş makineleri, baltalar, bıçaklar, kamyonlar ve el arabaları ile , çocuklar, kadınlar ve erkekler ilahiler söyleyerek, gülüp eğlenerek kendilerine kimsenin onları rahatsız etmeyeceği bir kasaba inşa eder.

Jones’un ilk işi cemaat üyelerinin pasaportlarını toplamaktır. Oradan ayrılmak için Jones’un izni gerekmektedir artık. Jonestown direklere asılmış hopörlörlerle donatılır. Jim Jones neredeyse yirmi dört saat ses sisteminden cemaatine seslenmeye başlar. Her an her yerdeki varlığıyla cemaatin üzerindeki büyüsü güçlenmektedir. Artık bir yarı tanrıdır. Şöyle der bir konuşmasında; “Beni bir arkadaş olarak görürsen arkadaşın olurum, baba olarak görürsen baban, kurtarıcın olarak görürsen kurtarıcın. Beni bir Tanrın olarak görürsen Tanrı’n olurum.”

Ondan başkasının konuşmasına izin vermez. Dış dünyadan tamamen izoledir Jonestown. Dış dünyadaki olaylar Jones’un yorumundan geçtikten sonra cemaate aktarılır. Bu yoruma göre dışarısı pislik yuvasıdır. Düşmandır. Yarattıkları cennette gözleri vardır. Kötülük yapmak, mutlu cennet köşelerini bozmak için fırsat kollamaktadır. Gizli servisler onları izlemekte, planlar yapmaktadır.

Venezüella sınırına yakın bir bölgede bir grup Amerikalının yaşaması Guyana yöneticilerince teşvik edilir. Zira sınır konusunda anlaşmazlık vardır ve Guyana bir Venezuella işgalinden çekinmektedir. Jones liderliğindeki küçük Amerikan kolonisi Guyana için bir tür tampondur. Diğer yandan cemaatten bazı kadınlar Guyana otoriteleriyle yakın ilişkiler kurmuş ve onları Jonestown’da olan biteni görmemeye ikna etmiştir.

Leo Ryan

Kült liderlerinin hem geçmişleri hem de psikolojik durum seyirlerindeki benzerlikler tesadüfün ötesine geçer. Baba figürünün küçük yaşta ölüm, alkolizm gibi nedenlerle kaybı Jim Jones, 1993’de bir FBI operasyonu sırasında doksan kadar müridiyle yanarak ölen Branch Davidian lideri David Koresh ve Adnan Oktar’da ortaktır örneğin. Kült liderleri genellikle evlenmezler. Cemaat kadınları onundur. Müritler arası evlilikler yasalardan kaçmak için yapılır. Kült lider Dünya’yı her gün farklı yorumlayabilir. Yorum günün şartlarına liderin psikolojik durumuna göre değişir. Dostlar ve düşmanlar sürekli olarak yeniden belirlenir. Cemaat büyüyüp güçlendikçe liderin paranoyası artar. Lider önce dış Dünya’dan sonra kendi müritlerinden kuşkulanır. En eski müritleri de dahil küfür ya da hainlikle suçlayamayacağı kimse yoktur. Kendini evrenin merkezine koyar. Başlarına gelen her iyi şeyi Tanrı’nın lütfu gibi görür. Olumsuz gelişmeler ise hem düşmanlarının oyunu hem de ilahi bir testtir. Dış dünyada olan felaketler yine düşmanlarına verilmiş cezadır. Adnan Oktar bir konuşmasında 12 Kasım 1999 Düzce depremiyle polis tarafından göz altına alınışını ilişkilendirir örneğin.

Kült liderinin yorumları yüzeyseldir. Çelişkilere aldırmaz. Seçilmiş olduğu için bencildir. Gözden çıkaramayacağı kimse yoktur. Ailelerin parçalanmasına, kendi yüzünden insanların acı çekmesine aldırmaz. Üzüntüsü göstermeliktir. “Kardeşimiz kutsal davamız için öldü.” der ve geçer. Empati yeteneği yoktur. Bu anlamda siyasi ya da dini kült liderler psikopati belirtileri gösterir genellikle.

Port Kaituma Havaalanı Saldırısı

Sona Doğru

Parçalanmış aileler pek çok kült tarikatta olduğu gibi Peoples Temple’da da bir olgudur. Bu ailelerden bir kısmı 1978’de kongre üyesi Leo Ryan’a giderler. Ryan, hapishane koşullarını anlamak için bir hafta hapishanede kalmış ilginç bir politikacıdır. Bir grup gazeteci ile birlikte 15 Kasım 1978’de Guyana’nın başkenti Georgetown’a gider. Oradan 17 Kasım’da küçük bir uçakla Port Kaituma’ya hareket eder. Grup bu küçük havaalanından arabalarla Jonestown’a ulaşır. Ryan, Jonestown’u gezer. Bazı cemaat üyeleriyle sohbet eder. Jones aynı günün akşamı ana çadırda heyet için resepsiyon verir. NBC kameramanlarının o akşama dair çektikleri görüntüler yirmi dört saat içinde olacaklara ilişkin hiçbir işaret vermez. İlahiler, şarkılar söyleyen eğlenen mutlu insanlar, heyeti etkiler. Ryan bir ara sahneye çıkıp gördüklerinin bekledikleriyle ilişkisi olmadığını, etkilendiğini bile söyler. Büyük alkış alır. O gece cemaat üyelerinden biri Ryan’a iletilmek üzere gazetecilerden birine gizlice bir not verir.

Notta Jonestown’dan ayrılmak istediği yazmaktadır. Bu durum duyulur. Jonestown’dan başka ayrılmak isteyenler de ortaya çıkar. Cemaat içinde tartışmalar yaşanır. Bu karmaşanın sorumlusu olarak Ryan’ı gören bir cemaat üyesi onu bıçaklamaya çalışır. Ama engellenir. Grup apar topar Jonestown’ı terk etmek isteyenlerle beraber Port Kaituma’ya gelir. Ancak iki traktör onları takip etmiştir. Grup iki küçük uçağa binmek üzereyken Jones’un adamları tarafından saldırıya uğrar. Ryan da dahil beş kişi öldürülür.

Aynı gün Jones, cemaatini önceki akşam partinin verildiği büyük çadır altında toplar ve bitmek bilmez bir enerjiyle onurlu bir ölüm telkin eder. Sonradan bulunan kırk beş dakikalık tüyler ürpertici ses bandında bir kadının söz aldığı, orada ölmek istemediğini söylediği, Rusya’nın onları kurtarıp kurtaramayacağını sorduğu duyulur. Sovyetler Birliği Jim Jones’un müritlerine telkin ettiği alternatif cennetlerden biridir. Zamanı gelince oraya göçeceklerdir. Jones kongre üyesi Ryan’ın öldüğünü, artık Sovyetler Birliği’ne kabul edilmeyeceklerini söyler. Zaman gelmiştir. Ölüme direnmek anlamsız bir isyan ve küfürdür.

Sırayla söz alan üyelerden bazıları onlara verdiği güzel hayat ve onurlu ölüm için Jones’a teşekkür eder. Siyanürlü içkiler önce çocuklara içirilirken Jones sürekli konuşur. Kırk dakika sonra soul müzik fonunda ağlayan çocuk ve yetişkin sesleri zamanla azalır ve ortama sessizlik egemen olurken kayıt sona erer. Jonestown da o gün üç yüz dördü çocuk dokuz yüz dokuz kişi ölür. Jim Jones da kendini vurarak öldürür. Jonestown katliamı psikopat bir kült liderin arkasından koşulsuz giden yığınların kendi kendilerini yok etmelerinin en trajik ve en doğrudan örneklerinden sadece biri olarak tarihe geçer.

Hazırlayan: Selim Erdoğan

Yazar: Konuk Yazar

Bu içerik bir konuk yazar tarafından üretilmiştir. Siz de sitemizin konuk yazarlarından biri olabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey, kaleme aldığınız bilimkurgu temalı makale ve öykülerinizi bilimkurgukulubu@gmail.com adresine göndermek. Editör onayından geçen yazılarınız burada yayımlanıp binlerce okurun beğenisine sunulacaktır. Gelin bu arşivi birlikte büyütelim...

İlginizi Çekebilir

Kin-dza-dza

Distopik Bir Rus Bilimkurgu Komedisi: Kin-Dza-Dza!

Kişisel olarak sürrealist sanatla aram pek iyi değil… Hele iş bilimkurguya gelince daha da tutuculaşıyorum. …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et