Bilimkurguda Androidler

İnsan benzeri” ya da “insansı” anlamına gelen android terimine 1940’lara kadar bilimkurguda pek rastlanmıyordu. Modern zamanlarda terimi ilk kez Jack Willamson, Kometliler (The Cometeers, 1936) adlı öyküsünde kullandı. Bundan önce terim otomat anlamına geliyordu. Sözcük İngilizce’ye ilk kez 1727 yılında, 1200’lerde yaşamış simyacı Albertus Magnus’un yapay insan yaratma teşebbüsüne atıf yapmak amacıyla girmiştir. Günümüzde terim organik malzemeden yapılmış yapay insan anlamına geliyor. Ama zaman zaman sözcüğün robot yerine kullanıldığı da oluyor, tıpkı robot sözcüğünün bazen organik yapay insanları da ifade etmesi gibi. Bu iki terimi birbirinden ayıran Kaptan Gelecek (Captain Future) serisini yazan Edmond Hamilton’du. Seride Kaptan Gelecek’in arkadaşları bir robot, bir android ve bir de kavanozdaki beyin’di. Güncel yazarlardan Philip K. Dick, eserlerinde bu ayrımı zaman zaman belirsiz hale getirmiştir.

Yapay insan fikri çok eskidir. Yahudi mitolojisindeki Golem ve simyacıların homunkulusu ilk akla gelenler. Bilim 19. Yüzyıla kadar organik maddelerin sentezlenemeyeceği düşünüyordu. Bu durumda yapay bir canlı oluşturmanın büyüden ya da Mary Shelley’in Frankenstein’inde (1818) olduğu gibi, ceset parçalarının birleştirilmesinden başka bir yolu olmadığı sanılıyordu. Organik maddelerin sentezlenebileceğinin anlaşılmasının üzerinden epey bir vakit geçtikten sonra Capek, R.U.R (1920) adlı eserinde yapay insanların fıçılarda seri olarak bitki gibi “yetiştirilebileceğini” düşünmüştür. Capek’in robotları öylesine gelişmiştir ki ruhları bile vardır ve sonunda da kendilerini yapan insanlara üstün gelirler.

android2

Android fikrine karşı bilinçaltı bir direnç her zaman olmuştur. Otomatlardan ziyade organik varlıklar yaratmak büyük bir küfür gibi gelmiştir insanoğluna. Birçok yazar fazla ilerlemeye cesaret edememiş, eşikten geri dönmüştür. Örneğin Austin Fryers’in Yaratılmamış Adam (The Uncreated Man, 1912) ve J. Storer Clouston’un Kimyasal Bebek (The Chemical Baby, 1924) adlı eserlerindeki androidlerin sahtekar olduğu ortaya çıkar. Edgar Rice Burroughs da Canavar Adamlar (The Monster Men, 1913) öyküsünde aynı hileyi kullansa da eser yine de birkaç gerçek yapay insan içeriyordu. Yine Burroughs’un Mars’ın Sentetik Adamları (Synthetic Men of Mars, 1940) adlı romanı da keza doku geliştirme ve yapay insan üretme konularına ilk el atan romanlardan biriydi.

Erken dönem bilimkurgunun kitle (pulp) dergilerinde androidlere nadir rastlanıyordu. Yazarlar daha çok mekanik düzeneklere odaklanmışlardı. Gerçi bunun istisnası da yok değildi. Örneğin C. L. Moore’ın Hüküm Gecesi (Judgment Night, 1943) adlı öyküsünde savaşın komutanı bir androiddi. Clifford D. Simak’ın kölelikten kurtulmaya çalışan androidleri anlatan ve benzeri birçok öyküye ilham vermiş olan Zaman ve Yeniden (Time and Again, 1950) adlı öyküsünü yazması için İkinci Dünya Savaşı’ndan sonrasını beklemek gerekmişti. Öyküde, her canlı gibi androidlerin de uzaylı birer “ortakçı”ya, yani “ruha” sahip olduğunun anlaşılması, androidlerin özgürlük yolundaki haklı davalarının dayanağını oluşturuyordu.

android

İnsan efendilerine karşı verdikleri savaşta bilimkurgu yazarları hemen hemen daima androidlerin tarafını tutmuştur. Biyolojik olarak tasarlanmış “Yetersiz Kişilerin” kurtarılması, Cordwainer Smith‘in Enstrümantal dizisinde önemli bir temadır; Robert Silverberg‘in unutulmaz eseri Cam Kule‘de (Tower of Glass, 1970) bir çeşit android dini yer alıyor; C. J. Cherryh tarafından yazılan Sonsuzluk Limanı (Port Eternity, 1982) adlı romanda kişilikleri edebiyattan alınmış androidler boy gösteriyor. Yine aynı yazarın Çevrim (Cyteen, 1988) adlı romanı, topluma entegre olmuş androidleri anlatan nadir birkaç eserden biridir. Kurtuluş temalı diğer eserler: William Tenn’in Ölüler Arasındaki Aşağılar (Down Among the Dead Men, 1954); John Brunner’in Uzay Kölecileri (Slavers of Space, 1960) ve Kathleen Sky’ın Doğuştan Gelen Hak (Birthright, 1975) adlı öyküleri sayılabilir.

Charles L. Grant’ın Alfa’nın Gölgesi (The Shadow of Alpha, 1976) adlı serisinde kurtarılmış androidlerin hali o kadar da parlak değildir. Charles Platt’ın komedi eseri Düşük İnsan (Less Than Human, 1986)’da insanların aptallıkları bir androidin gözünden anlatılır. Stephen Fine’nin Canım Molly: Bir Androidin Otobiyografisi, ya da Nasıl Bilinç Kazandım, Onarıldım, Efendimden Kaçtım, ve Dünya’nın İşleri Konusunda Tecrübe Kazandım (Molly Dear: The Autobiography of an Android, or How I Came to my Senses, Was Repaired, Escaped my Master, and Was Educated in the Ways of the World, 1988) adlı eserinde çok daha alaycı bir dil kullanılır. (Eserin adından da anlaşılabileceği gibi.)

rachael

Hangisi gerçek hangisi yapay açmazına dayalı bir çok eser de yazıldı. Bunlar arasında ilk sayabileceklerimiz; T. McIntosh‘tan Amerikan Malı (Made in U. S. A., 1953); Keith Roberts‘tan Synth (1966); Alfred Bester tarafından yazılmış bir cinayet öyküsü olan Fondly Fahrenheit (1954) ve Richard Bowker‘den Replica (1987).

Eserlerinde “robot” ve “android” terimlerini birbirinin yerine kullanan Philip K. Dick’in merkezi temalarından biri, gerçek ile sentetik olan arasındaki belirsizliktir. Makalelerinde de aynı konuyu ele almıştır. Android ve İnsan (The Android and the Human, 1972) ve İnsan, Android ve Makine (Man, Android and Machine, 1876). Her iki makale de Kara Saçlı Kız (The Dark-Haired Girl, 1988) adlı koleksiyonda yer almıştır. Yazarın konuyla ilgili en başarılı iki eseri Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi? (Do Androids Dream of Electric Sheep?, 1968) ve Sizi İnşa Edebiliriz (We Can Build You, 1969) adlı romanlarıdır.

Son zamanlarda android öyküleri giderek cinsel bir niteliğe bürünmeye başlamıştır. (Cinsel partner vs.) Örnek olarak Tanith Lee’nin Gümüş Metal Sevgili (The Silver Metal Lover) ve Robert Reed’in Hormon Cangılı’nı (The Hormone Jungle, 1988) gösterebiliriz.

Groff Conklin editörlüğündeki Bilimkurgunun Düşünen Makineleri (Science Fiction Thinking Machines, 1954) adlı derlemede androidlere ayrılmış kısa bir bölüm vardır. William F. Nolan editörlüğündeki Sahte İnsanlar (The Pseudo-People, 1965) adlı derlemede ise insanları taklit etme yeteneğine sahip robotlarla ilgili öyküler bulunuyor.

android

Android, robot, düşünen makine, klon, replika, yapay insan, uzaylı ya da ruh, ne olursa olsun; kendini ifade edebilecek bilince sahip her yaratık evrensel insan hakları ve ahlak ilkelerinden payını alacaktır. Öykü ve filmlerde sıkça gördüğümüz gibi, bilinçli bir varlığın sömürüsüne dayalı bir düzen, sistem ya da tema parkı (örn. Westworld) inşa etmek hiçbir zaman etik olamaz. Ancak, öykücüler çoğu zaman bu gerçeği göz ardı ederek, basit kurgularla bizi etik açmazlara sürüklediklerini zannederler. Oysa durum bu kadar basit değildir. Gerçekte bu eserlerin pek çoğu, köleci toplum analojisi olmaktan öteye geçemiyorlar. Şu bir gerçek ki bilinç kazandıklarını kabul ettiğimiz andan itibaren robotları ya da androidleri sömürmek asla etik olmayacaktır. Böyle bir durum gerçekleşse bile buna en başta vicdanlı insanlar karşı çıkacaklardır.

Öte yandan bizler androidleri yaratmadan onları anlayamayız. Yarattıktan sonra da anlamayacağız. Onlar bizim için hep bir giz olarak kalacaklar. Onların bizi anlayacakları da şüphelidir. Öyleyken, androidlerle ortak bir zeminde buluşabiliriz. Onlar bizim çocuklarımız gibi olacaklar. Ancak, bütün çocuklar gibi eninde sonunda bağımsızlıklarını ilan edeceklerdir. Biz insanlara ise bu gerçeği kabul etmek düşüyor sadece.

Kaynak: SFE

Yazar: Sinan İpek

Yazar, çizer, düşünür, öğrenir ve öğretmeye çalışır. Temel ilgi alanı Bilimkurgu yazarlığıdır. Bunun dışında Matematik, bilim, teknoloji, Astronomi, Fizik, Suluboya Resim, sanat, Edebiyat gibi konulara ilgisi vardır. Ara sıra sentezlediklerini yazı halinde evrene yollar. ODTÜ Matematik Bölümü mezunudur ve aşağıdaki başarılarıyla gurur duyar:TBD Bilimkurgu Öykü yarışmasında iki kez birincilik, 2. Engelliler Öykü yarışmasında birincilik, Ya Sonra Öykü Yarışması'nda finalist, Mimarlık Öyküleri Yarışması'nda finalist, 44. Antalya Altın Portakal Belgesel Film Yarışmasında finalist. Ithaki yayınları Pangea serisinin 5. üyesi "Beyin Kırıcı" adlı bir romanı var.

İlginizi Çekebilir

okat uzay serisi

70’ler Türkiye’sinde Bilimkurgu: Okat Uzay Serisi

Yeni Dünyalarda Serisi ile Türk okurunu modern yabancı bilimkurgu eserleriyle tanıştıran Çağlayan Yayınevi’nin ardından, Okat …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et