Medeniyet Sınıfları

İnsanlık, konakladığı gezegen üzerinde geri dönülmez etkilere sebep oldu. Bu da yepyeni bir jeolojik çağın şafağına işaret etti; aslında medeniyetlerin evrimi için önemli bir adım atılabilecek kapsamlı bir değişiklikti.

Anthropocene olarak adlandırılan bir çağdayız. Yani insan türünün gezegende egemenliğini ilan ettiği dönem. Artık av değil, apeks bir avcı tür olabilmeyi başardığı dönemdir. Gezegenin her yerine yayılmış, kendi içerisinde tek tür olmayı başarmıştır. En uzak bölgelere bile ulaşmış ve üreyebilmiştir. Bu sayede alt tür/ırk kavramlarını yok etmiştir. Aslında biyolojik başarısından ziyade, jeolojik başarısı bu çağın ana unsurudur. Çünkü ataları gibi ev aramak yerine evi yaratmaya karar vermiştir. Hastalıklardan kaçmak yerine hastalıkları iyileştirmeye karar vermiştir. Kıtalar arasında göç etmekten ziyade kıtaları birleştirmeye karar vermiştir. Okyanusların altından tutun gezegenin uydusuna kadar ulaşmayı başarabilmiştir bu primat türü. Öte yandan bu başarılar, yanında zararlar da getirmiştir. Kendi içlerinde savaşarak milyarlarca canlının ölümüne sebep olmuştur. Hatta bazı türlerin soyunu tüketmiştir. Gezegeni nefes alamaz hale getirmiştir, böylece gezegenin de sağlığını bozmuştur.

Anthropocene temsili.

Marina Alberti adlı ekologa göre Dünya, hibrit (melez) gezegen olarak sınıflandırılan yeni bir sistem oluşturmuştur. Tabii Nikolai Kardashev‘in 1964’te ürettiği meşhur sınıflandırma kadar olmasa da, günümüzde gözlemleyebileceğimiz non-ütopik bir sınıflandırma olduğunu söyleyebiliriz. İlk önce Kardashev’in meşhur sınıflandırmasına bir göz atalım.

– Kardashev Sınıflandırması –

  • Gezegensel Medeniyet, Tip I: Üzerinde evrimleştiği gezegenin tüm enerji kaynaklarından yararlanabilen medeniyet tipidir. Güneş enerjisi, hidrotermal enerji, rüzgar enerjisi vs.
  • Yıldızsal Medeniyet, Tip II: Üzerinde bulunduğu gezegen dışında, yörüngesinde dolandığı yıldızın da enerjisini kullanabildiği medeniyet tipidir. En bilinen örneği hipotetik Dyson Küresi.
  • Galaktik Medeniyet, Tip III: Fazlası ile ileri düzeyde olan medeniyet tipidir. Bu medeniyetler yörüngesinde dolandığı yıldız veya yıldızlar dışında içerisinde olduğu galaksinin de bütün enerji kaynaklarından faydalanabilirler. Örneğin kara madde, nötron yıldızları, kuasarlar, kara delikler vb.

Michio Kaku insan türünün 100-200 yıl içerisinde Tip I, 3000-4000 yıl içerisinde Tip II ve 100.000-1.000.000 yıl içerisinde Tip III sınıfına girebileceğini belirtiyor. Şimdilik kızılötesi galaktik taramalar Tip III medeniyetin gözlemlenebilir evrende hiç olmadığını; eğer varsa da son derece ender olduğunu gösteriyor.

Kardashev’in uzatılmış versiyonunda çok daha ekstrem olan Tip IV ve V de eklenmiştir. Tip IV, içerisindeki evrenin bütün enerji kaynaklarından faydalanabilen medeniyettir. Tip V ise bulunduğu evren ve diğer evrenlerin bütün enerji kaynaklarından yararlanabilen tiptir. Fakat böyle bir medeniyetin varlığı bile mümkün değildir. Var olmalarını geçtik, varlıklarını kanıtlamak imkansızdır. Zira onların aktiviteleri bizim uzay/zaman algımızın üstünde olacaktır. Tıpkı NASA’nın Ay’a gitmesinden bir karıncanın haberi olmaması gibi.

Hipotetik Dyson Küresi

John D. Barrow‘un hazırladığı bir diğer sınıflandırma yöntemi de çevrelerini manipüle edebilme yeteneğinin gittikçe mikro boyuta giden versiyonu. Mikroboyutsal uzmanlık adı verilen bu sisteme göre çevrenin kullanılabilirliği maddenin en küçük yapı taşına doğru sıralanmış oluyor. Bu sıralama eksi (-) ile ifade ediliyor.

– Barrow Sınıflandırması –

  • Tip Ⅰ (-): Canlının kendi ölçeğine yakın boyutları manipüle edebildiği tip. Binalar inşa etme, madencilik, parçalama, alet yapma gibi aktiviteleri kapsar. Mühendislik ve mimarlık bilim dallarını içerisine alan medeniyet.
  • Tip Ⅱ (-): Genleri manipüle edebilen ve canlıların gelişimini değiştirebilen medeniyettir. Canlı dokuyu kesebilir, organ nakli yapabilir, hasta hücreyi iyileştirebilir, in-vitro döllenme yaptırabilir. Tıp, genetik mühendislik, moleküler biyoloji, zooloji gibi bilim dallarını içerisine alır.
  • Tip Ⅲ (-): Molekülleri ve moleküler bağları manipüle edebilir, yeni malzemeler oluşturabilir. Mikroteknoloji gibi alanları kapsar.
  • Tip IV (-): İzole atomları manipüle edebilir ve atom ölçeğinde tasarımlar yapabilir. Nanoteknoloji ve moleküler fizik bilim dallarını içerisine alır.
  • Tip Ⅴ (-): Atom çekirdeğini manipüle edebilir ve onu oluşturan nükleonları düzenleyebilir. Nükleer fizik alanı dahilindedir.
  • Tip Ⅵ (-): Kuarklar ve leptonlar gibi bildiğimiz en küçük parçacıkları manipüle edebilir. Parçacık fiziği alanını kapsar. Hadron Çarpıştırıcısı bu alandaki en büyük başarıdır.
  • Tip Ω (-): Omega eksi sınıfı, uzay/zamanın yapısını değiştirebilir.

İnsan türü Tip III (-) ve Tip IV (-) sınıfını geçebilmiştir. Tip V (-) sınıfında bazı başarıları bulunmaktadır. Tip VI (-) sınıfında ise Hadron Çarpıştırıcısı sayesinde başarıları mevcuttur. Tabi Omega (-) sınıfına daha çok yol var.

Yazının başlarında bahsettiğimiz bize daha yakın sınıflandırma sistemine dönelim. Marina Alberti’nin bu sınıflandırması bulunduğu gezegene karşı gelişen enerji arıtıcı ekolojiye nazaran hazırlanmıştır. Yani gezegen ile karşılıklı evrimi en başarılı olan gezegen tipine doğru ilerlemektedir. Teknolojisi ile gezegenin sağlığını bozmadan evrimleşebilen medeniyetler içindir. Bu sistemde sınıflandırılan medeniyet değil, gezegenin kendisidir. Çünkü düşündüğünüz zaman gezegen, üzerinde konakladığı canlıların yaratıcısıdır aslında. Hatta Gaia hipotezine göre gezegenler bile canlı olarak nitelendirilebilir. Belki de Dünya, aslında bütüne ile bir canlıdır? Gerçi yapılan analizler bu hipotezi Dünya için geçersiz kılıyor. Ancak Pandora (Avatar) ve Solaris (Solaris) için geçerli sayılır.

– Marina Sınıflandırması –

  • Tip I: Merkür gibi atmosferi bulunmayan gezegenler.
  • Tip II: Mars gibi ince atmosferi bulunan gezegenler.
  • Tip III: Organik yaşam formları bulunan gezegenler. Fakat yaşam formları gezegenin evrimine müdahale edebilecek düzeyde değildir.
  • Tip IV: Organik yaşam formlarının gezegene müdahale edebilmeye başladığı seviye. Binalar, köprüler inşa edebilirler. Ağaçları, dağları yeniden yapılandırabilirler.
  • Tip V: Organik yaşam formlarının gezegenin evrimini değiştirebildiği seviye. Artık gezegende yüksek teknoloji sahibi yaşam formları konaklamaya başlamıştır. Kıtalara, atmosfere ve okyanuslara müdahale edebilirler. Sentetik kıtalar gibi jeolojik yapılar tasarlayabilirler.
Temmuz 2013 itibariyle Dünya yörüngesinde 1 cm’den daha küçük 170 milyon parça (çöp) bulunmaktadır. 1-10 cm arası yaklaşık 670.000 parça vardır. Büyük parçaların (>10 cm) şimdiki sayısı 29.000’dir. Düşük Dünya yörüngesindeki 1.900 tonluk çöpün %98’i 1.500 obje tarafından oluşturulmaktadır. Bunlardan bazılarının ağırlığı 100 kg’dan fazladır.

İnsanlık Tip IV’te bulunan; ancak Tip V’e doğru küçük adımlar ile ilerleyen bir yaşam formudur şimdilik. Carl Sagan‘ın 1994’te yazdığı Soluk Mavi Nokta kitabında dediği gibi,

Bize en yakın başka bir güneş sistemine yerleşmeye hazır olduğumuzda değişmiş olacağız. Gelip geçen pek çok nesil bizi değiştirmiş olacak. İhtiyaçlar bizi değiştirmiş olacak. Bizler uyum sağlayabilen türleriz. Ama Alpha Centauri ve yakınındaki yıldızlara ulaşanlar bizler olmayacağız. Bize çok benzeyen bir tür olacak; Fakat güçlü yönleri daha fazla, zayıf yönleri daha az. Daha özgüvenli, öngörülü, becerikli ve basiretli… Tüm başarısızlıklarımız, sınırlarımız ve hatalarımıza rağmen biz insanlar büyük olmayı becerebiliriz.

Yazar: Pedram Türkoğlu

Anatomi araştırmacısı, tıp doktoru, bilim yazarı, yaban hayatı fotoğrafçısı.

İlginizi Çekebilir

Aşma Hipotezi: Ya Gelişim Dışa Değil de İçe Doğruysa?

“Herkes nerede?” 1950’de İtalyan-Amerikan fizikçi Enrico Fermi‘nin yönelttiği bu oldukça basit soru, ileride Fermi Paradoksu‘nun …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et