tanri olmak zor is

Uzay Çağından Orta Çağ’a Bir Yolculuk: Tanrı Olmak Zor İş

“Bildiğim tek bir şey var: İnsan biricik akıllı varlıktır ve aklın gelişmesine engel olan her şey kötüdür ve kötülüğün de mümkün olan her yolla sınırlandırılması gerekir.” -Don Rumata.

Sovyet bilimkurgusunun en büyük yazarları olarak kabul edilen Arkadi Ştrugatski ve Boris Ştrugatksi, birlikte birçok roman ve öykü kaleme almışlardır. Bunlardan en önemlisi şüphesiz Andrey Tarkovski’nin Stalker isimli filminin esin kaynağı Uzayda Piknik’tir. Daha önce dilimize kazandırılan diğer kitapları ise şöyledir: İktidar Mahkumları, Yokuştaki Salyangoz, Kıyamete Bir Milyar Yıl ve Pazartesi Cumartesiden Başlar.

1925’te doğup 1991’de ölen Arkadi, İngiliz ve Japon dillerinde uzmandır. 1933’te doğup 2012’de aramızdan ayrılan Boris’in uzmanlık alanları ise astrofizik ve bilgisayar mühendisliğidir. Bilimkurguya olan dev hizmetlerinden dolayı kardeşler onurlandırılmış ve 1977 yılında keşfedilen bir  asteroide, “3054 Strugatskia” adı verilmiştir. Yazarların eserlerinde kullandığı konulardan öne çıkanları ise şunlardır: İnsanın evrenle olan mücadelesi, toplumsal yapıları değiştirme gücü ve kusursuz bir ahlak arayışı. Fantezi ile bilimkurguyu iç içe geçirme gibi bir huyları olduğunu da belirtmek gerek.

“Hiçbir devlet, bilim olmadan gelişemez; komşuları yok eder onu. Sanat ve genel kültür olmazsa devlet kendini değerlendirme ve böylece çeki düzen verme yetisini kaybeder, her saniye ikiyüzlüler ve alçaklar doğurmaya başlar, yurttaşlarında tüketim çılgınlığı ve kibir gelişir, sonunda da daha akıllı komşularının kurbanı oluverirler.”

İthaki Yayınları’nın 2015’te başlattığı Bilimkurgu Klasikleri serisinin son üyelerinden biri olan Tanrı Olmak Zor İş, bundan tam 24 yıl önce İmge Yayınları tarafından basılmıştı. “Zor Şey Tanrı Olmak” adıyla çıkan kitap tek baskıda kalmış ve günümüze dek pek ön plana çıkamamıştı. Kısa bir süre önce bu sefer Hazal Yalın tarafından orijinal dilinden çevrilen kitap hak ettiği dizi içinde kendine yer bulurken, Boris ve Arkadi Ştrugatki kardeşler de bu vesileyle Türkiye’de daha fazla okura ulaşma imkanına sahip oldular.

Bilimkurgu dendiğinde kafalarda oluşan bilimin kurgulanması halinin Tanrı Olmak Zor İş kitabı için yüzde yüz geçerli olmadığını söylemek gerek en başta. Alışıldık bilimkurgu romanlarından biri değil çünkü bu kitap. Uzay çağını yaşayan bir gezegenden orta çağı yaşayan başka bir gezegene gönderilen “gözlemciler” ana temasına sahip olan kitap, akıllara türün bir diğer ustası Ursula Le Guin’in kült romanlarını getiriyor. Ama tabii bu kitabın yazılış tarihinin 1964 olduğunu ve aslında Le Guin’in eserlerini yazarken Ştrugatski kardeşlerden ilham aldığını fark ediyoruz.

Birçok yönden Dünya’ya bir hayli benzeyen bir gezegende geçiyor öykü. Gezegenin akıl sahibi canlıları ile insanlar arasında hiçbir fark bulunmuyor ama Dünya’da sosyalist bir uzay çağı hakimken, bu gezegenin insanları orta çağ coğrafyasında yaşıyor. Uzay çağından kalkıp bu gezegene bir tarih gözlemcisi sıfatıyla gelen Anton, bir süre sonra kendisini bu canlılar arasında bir tanrı olarak görmeye başlayacaktır. Gezegene uyum sağlama amacıyla ustaca bir planla bir başkasının yerine geçerek Don Rumata ismini alan ve zengin bir baron rolüne soyunan Anton’ın bir şeyi değiştirme gücü olmayan vasıfsız bir tanrı olduğunu fark etmesi ise uzun sürmeyecektir.

tanri-olmak-zor-is 2

“Ellerinden geleni artlarına bırakmasınlar, kitap kurtlarına zulmetsinler, bilimi yasaklasınlar, sanatı yok etsinler; er ya da geç ayakları birbirine dolanacak, dişlerini çaresizce ve nefretle sıkacaklar ama iktidar sarhoşu ahmak ve cahillerin nefret ettiği insanlığa yeni bir yol açılacak.”

Arkanar’da yaşanan bir darbe sonucu birçok unsur değişikliğe uğrayacak ve yaşanan gelişmeler Rumata’ya yerleştirilmiş olan kamera vasıtasıyla Dünya’ya da aktarılacaktır. Feodal bir düzenin hakim olduğu bu gezegendeki krallığın işleyişi bağnazlık ve şiddetle devam ettirilmektedir.

Okuma yazma bilen insanların bin bir türlü zorlukla karşı karşıya kaldığı ve hatta öldürüldüğü bu yerde birbirleri arasında kanlı rekabetlerin bulunduğu insanları şaşkın gözlerle izleyen Rumata, bu insanların kaderlerini değiştirip değiştiremeyeceğini sorgulamaktadır. Kendisi de sadece bir insanken, onlardan tek farkı teknolojinin hakim olduğu gelişmiş bir uygarlıktan gelmiş olmasıyken, tanrı rolüne soyunmak onun için oldukça zor bir durum haline gelecektir. Fakat dünyadan gönderilirken ona verilen görev asla müdahalede bulunmamak, yalnızca gözlemci sıfatıyla orada yer almaktır.

Gezegendeki siyasal gelişmeler sonucunda bir süre sonra köşeye sıkışan Don Rumata, Arkanar Krallığı yönetiminde söz sahibi olan güçlü kişilerin yakalamak ve sorgulamak isteyeceği bir kişi haline gelecektir.

Hard-to-be-a-god

“Bütün belalar, kardeşler, bütün belalar şu okumuşlardan çıkıyor! Önce gelmiş parayla saadet olmaz, diyorlar, sonra köylü dediğin de insan evladıdır; sonra küfre varan maniler, peşinden ayaklanma… Hepsini asacaksın bunların, kardeş! Mesela ben olsam ne mi yapardım? Evvela sorardım: Okuman yazman var mı? Öyleyse doğru darağacına! Mani mi yazıyorsun? Darağacına! Çarpım tablosu mu biliyorsun? Sen çok şey biliyorsun, doğru darağacına!”

Ştrugatski Kardeşlerin bu romanda oluşturdukları kurgu eleştirmenlerce Sovyet devriminin simgesel bir yansıması olarak değendirilmiştir. Son sözünde Boris Strugatski, kitabın aslında 3 Silahşörler benzeri bir kurguda ilerleyeceğini fakat dönemin Rusya’sının yaşadığı politik gelişmelerin roman üzerinde büyük bir değişim yarattığını ve ortaya böyle bir kitabın çıktığını söylüyor. Romanda yer alan entelektüel insanları baskılama eylemleri aynı zamanda Sovyet yönetiminin de bir izdüşümü olsa gerek.

Toplumların kaderi güçlü bir balyoz vasıtasıyla değiştirilmeli midir, yoksa akışına mı bırakılmalıdır? Devrimsel bir müdahale gereklilik midir, yoksa ideal toplum oluşturma hayalinden vaz mı geçilmelidir? Bu soruları okurlarına yönelten Ştrugatski biraderler eserlerinde kendince çıkarımlarda bulunuyorlar.

Son olarak kitabın 2 farklı film uyarlaması mevcut. 1989 ve 2013 yıllarında sinemaseverlerle buluşan filmler başarı olarak kitabı yakalayamamış ve geri planda kalmışlardır.

“Bir tanrının merhametten başka bir şey hissetmeye hakkı var mıdır?”

Yazar: Bahri Doğukan Şahin

1995, Erzurum. Kitap okur, belgesel izler, sinema, felsefe ve bilimkurguyla ilgilenir, öykü yazar. Kayıp Rıhtım'da başladığı yazarlık serüvenine, Fantastik Canavarlar ve Bilimkurgu Kulübü gibi internet sitelerinde ve çeşitli dergilerde devam etmekte. bahridogukan@gmail.com

İlginizi Çekebilir

semenderlerle savas kapak

İnsanın İçindeki Karanlığın Bir Aynası: Semenderlerle Savaş

“Tarih tekerrür etmez, ancak kafiyelidir,” der Mark Twain. Biz insanlarsa bu çağlar uzunluğundaki şiirin ahenk …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et